Palamutbükü ve Datça Gezisi Notları


Datça yolunda biz...


Bu geziyi anlatmalı mı anlatmamalı mı inanın büyük bir çelişki yaşıyorum. Çünkü bir yanda bu yazımın konusunu oluşturan dünyalar güzeli deniziyle Palamutbükü, diğer yanda ise daha henüz 3-5 sene önce hayranlıkla dolu ifadeler içeren yazımla anlattığım Fethiye ve Göcek... Bugün tekrardan gittiğim Fethiye ve Göcek ise derin üzüntü hissi yaşattı.

Çok değil daha 2009 yazıydı, Göcek için methiyeler sıraladığım yazım şuracıkta duruyor. Oysa bugün aynı yere gittiğimde Rixos otelini, lüks yatları ve ardı ardına sıralanmış fazlaca restoranı ve marinayla karşılatık. Ve onların yarattığı dev kahverengi deniz suyu !

Göcek artık zengin ve lüks bir yaşama sahip ama tükenen bir denizi var. YAZIK !

Ya Fethiye !

Orada ise durum bu kadar vahim olmasa da ciddi bir tehlike apaçık görünüyor. Her yaz yurt içi ve yurt dışından gelen binlerce turist tekne turları ile Ölüdeniz'den açıklara çıkıyor. Ama tüm bu tekneler artık denizin kendini temizleyemez derece kirletmesine de yol açıyor. Güzelliği ile kendine aşık eden Fethiye koylarında gri mazot atıkları kuytu köşelerde birikmeye başlamış durumda. Fethiye'nin belediye yetkililerinin, kaymakamlığının acilen olaya müdahale etmesinin vakti gelmiş hatta geçiyor! YİNE YAZIK !

İşte bu sebeplerden ötürü Palamutbükü'nü anlatmaya o kadar korkuyorum ki, o güzelim doğa para hırsıyla beraber açılacak turizm hırsına kurban gitsin istemem. Çok sessiz sessiz okumanız tavsiyesi ile...



Kurubük 


3 Temmuz 2015 

Sıcak İzmir sabahında ağır ağır karaçocuğumuza (otomobilimizin özel adı budur. biz onu böyle sevdik hep:) ) atlayıp yola koyulduk Handem'le. Aydın otobanı sonra Çine daha da sonra Muğla derken sohbet muhabbetle hiç farketmeden Gökova körfezinin tepeden görünen mükemmel manzarasıyla karşılaşmıştık.

Bu anın fotoğrafını İnstagram hesabımda paylaşmıştım. Görmek için takip edebilirsiniz: Gökova Tepeden

Çok fazla oyalanmadan yola devam ettik. Kısa bir süre sonra Akyaka, Marmaris, Fethiye kavşağına gelmiştik. Rota Marmaris üzerinden Datça ve durmaksızın Palamutbükü'ydü. Ama yola çıkmadan önce herhangi bir rota araştırması yapmadığımdan dolayı "tamam ya geldik sayılır, buraya kadar geldik ya gerisi su gibi akar" dedim ama ÇOK YANILMIŞIM ! :)

Zira yolculuk daha yeni başlıyormuş. Tam 303 viraj bizi bekliyormuş. Ama aynı zamanda dağ yolları, mavi deniz, ormanlar ve bol oksijen. Marmaris'e vardıktan sonra yollar biraz daha daralıyor 3 şeritli yoldan tek gidiş gelişe iniyor. Hatta daha da ilerleyen bölümlerde yol çizgileri kayboluyor ve herhangi bir trafik levhası dahi kalmıyor. :)

Bir diğer deyişle her geçen kilometre daha bakir koyların daha temiz suların işaretini barındırıyor. Datça'da market molasından sonra çıktığımız yolda yarım saat kadar gitmiştik ki yeni bir fotoğraf molası daha vermek zorunda kaldık. Ki o fotoğraf yazımızın başındaki " Datça yolunda Biz" ifadeli fotoğraf oluyor. O fotoğrafta belli olmasa da burada bizi etkileyen şeyin sonsuz deniz görüntüsü olmasıydı. Ada yok, dağ yok dev gibi kocaman bir deniz. Bu sahneyle ilgili bir panaromik fotoğrafımız var ama henüz paylaşmıyoruz. Çünkü gezi boyunca çektiğimiz tüm panaromik fotoğrafları tek başlık altında toplamayı planlıyorum.

Her neyse dönelim tekrardan o ana. Fotoğrafımızı çekilmiştik ama daha iyi bir kare için sol tarafımda bulunan bir kayaya yönelmiştim. Amacım fotoğraf makinemi zamanlayıp bir kare daha fotoğraf çekebilmekti ama gördüğüm sahne karşısında adeta donup kalmıştım. Kayanın ardındaki o sahne, "Kurubük" açıklaması ile yukarıda paylaştığım o karede gizli. Mavinin her tonunun dans ettiği bu sular, Google'da güzel deniz yazınca çıkan karelerin aynısıydı, üstelik gerçekti. Bilgisayar ekranında değil hemen 100 metre ötemizdeydi. O sulara girilmeliydi. GİRİLDİ !

Tepeden aşağı salınmaya başladık ve önce Ovabüküne girdik. Ovabükü Palamutbükü'ne nazaran çok daha sakin çok daha köy imajındaydı. Yani sahilinde birkaç kafeteryası vardı ama yine de Palamutbükü'nü de görmeden bir yer tutmaya zorlayacak cazibesi yoktu. O halde hiç durmamalı ve yola koyulmalıydık. 5 dakika gittik gitmedik önce o tepeden gördüğümüz Kurubük'ten geçtik ardından hemen Palamutbükü'ne girdik. Daha girişinden belliydi ki burada çok daha fazla tesis ve imkan vardı.

Çok fazla düşünmeden kalınacak yerin burası olması gerektiği konusunda hemfikir olduk eşimle. Ve o sıra önünden geçtiğimiz güzel bir Apart Otel olan Deniz Apart Otel'in önünde durduk. İçeri girdiğimizde bizi karşılayan, oteli işleten ailenin oğlu Serkan ile odaları gezdik. Odalar temiz tertipli ve yeni bir mekan olduğu belliydi.

 Deniz Apart Otel - Palamutbükü

Ancak adetimdir asla araştırmadan, bir başka seçeneği daha değerlendirmeden herhangi bir tercihe evet diyemem. Bir kaç yeri daha dolaştıktan sonra fiyat kalite açısından doğru tercihin Deniz Apart Otel olduğuna karar verdik. Denize uzaklığı 100 mt'den fazlaydı ancak bunu çok sorun yapmadık. Zira ekonomik olanı seçiyor olmak tatilimize fazladan bir gün daha katabilirdi.


 Deniz Apart Otel Bahçesi - Yukarıdaki fotoğrafın ters açıdan çekilmiş hali.


 Yine Deniz Apart Otel'in bahçesinde bulunan çardakları.

Odamıza yerleştikten sonra etrafı kolaçan edip bir deniz sefası yaptıktan sonra akşam yemeği için yer aramaya başladık. Sahil boyunca birçok restoran vardı ve genellik fiyatları kapı önlerindeki menülerde yazıyordu. Adı SARHOŞ olan bir mekana oturduk. İki Izgara köfte ve ortaya kızartma istedik. İçecek olarak da 2 kola. Köfteler tam bir hayal kırıklığı. Bildiğiniz Pınar dondurulmuş köfteler ızgarada ısıtılıp getirilmiş ve karşılığında 63 TL hesap ödedik. TEKRAR gitmedik ve tavsiye de etmiyoruz !

4 TEMMUZ 2015 CUMARTESİ

Bugün plajda geçti. Tembellik dolu bir gün :)

Akşamına tekne turu için telefon açtık ve bir gün sonranın planını yaptık.

Bugün burada tanıştığımız bir şey oldu ki, sanırım başka hiç bir plajda böyle bir şey göremeyiz. Şezlonglar, şemsiyelerle dolu olan bu plajda istediğiniz şezlonga yayılıyorsunuz ama kimse sizden gelipte ücret istemiyor. Çünkü bunlar hep önlerinde durdukları restoranlara ait ve gün içinde oradan bir şeyler atıştırıyor olmanız dahi yeterli oluyor.

İnstagram'da paylaştığım 5 Temmuz başlıklı fotom için tıklayınız.

İnstagram'da paylaştığım o şezlongların bir görüntüsü 

Akşam yemeği için Palamutbükü balıkçı limanına yakın Şef'in Yerindeydik. Akşam yemeğinde bir tabak kızartma 2 tavuk şiş ve 2 kola vardı. Fiyat yanılmıyorsam 53 TL idi. Tavuk için diyemem ama kızartma iyidi. Mezeler denenebilir eğer gidilirse.

5 Temmuz 2015 Pazar

Çok yerde tekne turuna çıkmışlığım vardır. Genellikle tekneler fazlasıyla kalabalık ve bol müzikli olur ama Palamutbükü'nden Knidos tarafına çıkan Dost tur son derece sakin geçen bir turdu. Toplam tatilci sayısı 30 anca vardır. Yolcuların çoğu İstanbul'luydu. Tıpkı Palamutbükü'nde kalanlar gibi.


Dost Yat Turu Tavsiye Edilir

Teknede tanıştığımız bir Serkan daha oldu. Bu Serkan İstanbul Kadıköy'de tekel bayi sahibiymiş. Ama çok gezmiş çok yaşamış. Anlattıklarını dinleyince sanırsın ki bir seyyah. Akdeniz ve Ege'de gezmediği yer kalmamış adeta. Kendisinden faydalandık bizde elbet. Önümüzdeki senenin planları onun tavsiyeleri üzerine kurulu :) Ama gezi rotamız gizli :)

Her neyse gelelim tekne turumuza, Deniz pırıl pırıl. İlk durak Knidos. Tarihi mekanla ilgili detaylı bilgiye wikipedia'dan ulaşabilirsiniz.













Bu aşağıdaki arkadaş da yine Knidos tarihi mekanının içerisinde denk geldiğimiz bir canlı ama biz karar veremedik onun tam olarak ne olduğuna. Bir rivayete göre İguana, bir rivayete göre kertenkele. Tercih sizin :)



6 Temmuz Pazartesi. 

Pazartesi günü sabah Palamutbükü'nde son günümüzdü. Rota Fethiye tarafına olsa da yol üstünde duracak duraklarımız elbet olacaktı. Deniz apart otelin tam organik kahvaltısının ardından son kez plaj yaptık. Tam o vakitlerde İnstagram'da bir fotoğraf paylaştım ya, iş arkadaşlarıma çok ayıp oldu :) İşte o foto

Öğleden sonra yola koyulduk. Baya bir yol katettikten sonra aklıma biraz olsun yolu kameraya almak geldi. Kayıttaki görüntüler Datça'dan sonraya ait. Ama yolun asıl kısmının Palamutbükünden Datça'ya varmadan önceki bölümde olduğunu belirtmemde yarar var. Olur gidecek olursanız hava kararmış olmadan bu yola girmeniz gerekiyor. Zira yol üzerinde herhangi bir bariyer, trafik işareti veya tabela bulunmamaktadır.







Videonun arka planında çalan müzik Kıraç'tan Yalan'dı ama youtube telif hakları gerekçesiyle uyarı verdiğinden dolayı silmek zorunda kaldım. Gerçi bu ses de fena olmamış...

Datça'ya vardığımızda içerilere uğramadan geçemedik. Duyduğumuza göre en güzel yeri Eski Datça imiş. Rahmetli Can Yücel'in mirası bu sahil kasabası bahar çiçekleriyle, taş duvarlı kafeteryaları ile adeta denizin gerdanlığı gibi... Bir kaç fotoda oradan paylaşalım.







Datça ve Palamutbükü'nden bu kadar. Yolculuk Fethiye ile devam edecek...

Yazılar geliyooooooor :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Elif Şafak - Aşk Kitap Yorumum