İngiliz Kemal, Türk İstihbaratının Kilometre Taşı




Rahmetli Oğuz Aral bir yazısında ondan bahsetmişti. Yazı Boksörler Kulübü'nün ihtiyarları arasında geçen bir sohbetle başlıyordu. Derneğin, derli toplu bir tarihçesi olmadığından yakınıyorlar ve ilk Türk boksörün kim olduğu konusunda ikileme düşüyorlar. Sohbet şöyle devam ediyor:

"İlk Türk boksörü Sabri Mahir'in ruhuna kadeh kaldırdık. Sabri Mahir, Galatasaray Sultanisi'ni bitirmiş yurtdışında da birçok maç yapmıştır.

Az konuşan ama oturaklı laf eden Kaptan Vural İnan,

''Ama bir de ilk boksörlerimizden İngiliz Kemal vardı'' diye söze karıştı.

''Sen İngiliz Kemal'i nereden tanıyorsun?''

''İngiliz Kemal filminin boks sahnelerini ben yönetiyordum. İngiliz Kemal'le film nedeniyle tanıştık. Sonra kardeş gibi olduk. Cin gibi zeki, hareketli ve derya gibi bir adamdı. O sıralarda Macar eşiyle bir kotrada yatıp kalkardı.''

Oysa İngiliz Kemal'in asıl kahramanlıkları boksörlükte gerçekleştirmemiştir. Daha değerli başarıları Türk İstihbarat tarihinin kilometre taşı oluşundadır. Kurtuluş Savaşımızın gizli kahramanlarındandı.

Asıl adı Ahmet Esat Tomruk'tur.

İstanbul Cerrahpaşa'da doğmuş, beş yaşındayken babası ölünce dayısının yanına sığınır.

Bir süre sonra da Galatasaray Sultanisi'ne başlar. Okulda kartpostal merakı nedeniyle sık sık postaneye gider. (Bu bölümle ilgili yabancı dili sebebiyle yurtdışından mektup arkadaşları olduğu bilgiside mevcut) Ama ikide bir postaneye gitmesinden huylanan Abdülhamid hafiyeleri küçük Esat'ı yakalar ve Jöntürkler'le ilgisi var diye eza cefa ederler.

Dayısı Esat'ı kaçırtmak için bir Yahudi'yle para karşılığı bir gemiye bindirir. Ama İngiliz gemisinin kaptanı Esat'ı derya ortasında yakalar. Ortada para pul yoktur. Esat kaçaktır.

Ama insancıl kaptan, Esat'ı sever, korur, sonra da evlat edinir. Esat, İngiliz olarak büyür, okur ve boksör olur. Üstelik yaman bir boksör olur, Paris'e maça gider. İlk Dünya Savaşı sırasında İstanbul'a döner. Zamanını Kemal Begof'un Beyoğlu'ndaki boks kulübünde geçirir. Rahat durmadığı için yakalanıp hapse atılır.

Hapiste zamanın ünlü yankesicilerinden Koçaki adındaki Rum'dan, yankesicilik sanatını öğrenir. Bu sanat casusluk yaşamında hayatını bile kurtarır.



İşgal İstanbul'da, Esat sokaktadır.

İşgal güçleri bol bol eğlence ve spor etkinlikleri yaparlar. Esat, boks karşılaşmalarına musallat olur.

Zaten, ikinci anadili İngilizce'dir. İngiltere Ordu Şampiyonu Babi Spiler'le dövüşmek ister. İki karışlık bir Türk'ü tepelemesi İngilizler'e bayram olur. Salon İngiliz zabitan ve hanımları ve de İstanbul'lu Rumlar'la doludur. Ama aralarında gözleri umutla dolu birkaç fesli delikanlı da vardır. İngiliz Kemal o maçtan şöyle bahsediyor:
''Babi denen herif benim bir buçuk mislimdi. Fena bir sağı vardı ama yavaştı. Seyircinin gazına geldiği için bir an önce nakavt yapmak için haldır huldur tek yumruk sallıyordu. Ben de o yumrukları eskiv edip böğrüne gömülüp duruyordum. Bir ara ringde ağzını bozdu. Ben de ona en kenar mahalle küfüründen ve en sunturlusundan İngilizce giydirdim. Dangalak şaşırdı. Yedinci rauntta patlak lastik gibi soluyordu. Midesine iki dirsek, çenesine bir sağ kroşe çakınca suratıma nefretle baktı ve yere düştü. Ringden ayakta bile inemedi. Şampiyonu salla sırt götürdüler.''

İngiliz Kemal, defalarca düşman arasına girip istihbarat toplar. Ama en büyük başarısı Aznavur'la görüşmesidir. Amerikan Mister Düri olarak Aznavur çetesine katılır. Amerikan hükümetinin silah ve cephane göndereceğini bildirir ve Aznavur'a ihtiyaçlarını sorar. Sonra da Aznavur'un olanaklarını Ankara'ya bildirir. Kuvayı Milliye de o bilgiyle Aznavur çetesini tepeler.

Ankara'dan bir emir alır ve İzmir'deki Yunan Karargahına girmesi gerekmektedir. İngiliz Kemal yine kendini Amerikalı bir gazeteci olarak tanıtır ve Yunan Ordu Komutanı Sarı Yani'nin yeğeniyle hoşbeş muhabbet olur (!) (Not: İngiliz Kemal sağlam bir çapkındır) Daha sonra o yeğenin aracılığıyla Sarı Yani'nin Kızı ile tanışır ve yeğenden kızına terfine eder. Yunan Komutanının yalısına yerleşir ve Ankara'ya gerekli istihbarat bilgilerini başarıyla iletir.

Bu görevlerinden birisi sırasında Antalya'da Çerkez Ethem'in fotoğrafçısı Necati tarafından tanınır ve yakalanır. Önce İzmir'e oradan da Atina hapishanelerine kapatılır. Yankesiciliği sayesinde 14 ay sonra kaçıp İzmir'e döner. Artık Kurtuluş Savaşı bitmiştir. Kemal, beş parasız kalır. Kumarhanelerde kazandığı paraları da mücadele için harcamıştır. Devletten para ve mevki talep etmez. Bazen dansör, bazen boksör, bazen şoför, bazen de krupiye olarak dünyanın dört bucağını dolaşır. Çok yaşlanınca 1964 yılında vatan hizmeti olarak maaş bağlanır. İki yıl sonra da İstanbul'da vefat eder.

Hakkında yazılmış 20'yi aşkın roman ve gişe başarısı yapan 2 film çevrilmiştir. Ben bu eserlerden Necdet Onur'un İngiliz Kemal isimli biyografig romanını okudum. Bu yazıda paylaştığımın kat kat fazlasını o kitabın satırlarında bulabilirsiniz. Her satırında gurur ve heyecan dolacaksınızdır...




Yorumlar

  1. Tarihin altin adamlarindan birisi. Cokta taninmiyor aslinda sadece ajan oldugu biliniyor ama filmleri cekilmesi gereken bir sahis

    YanıtlaSil
  2. [...] da (umarım bir gün uyarlanır) tarihin aynı dönemlerinde Arap Yarımadasında ki Lawrence ve İngiliz Kemal kapışmasını anımsattı. İngiliz Kemal Türk tarihini önemli [...]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu