The Prestige filmi izlenimlerim



Tavsiyesi üzerine izlediğim "The Prestige", izlediğim tüm filmlerin en iyileri listesi yapsam, kurgu ve zekasıyla en üstlerde yerini alır. İnsan egosunun ve hırsının nerelere varabileceğinin anlatıyor.

Film Christopher Priest'in Londra'da 19. yüzyıl sonlarında yaşayan iki sihirbazın öyküsünü anlattığı 1995 yılında yayımlanan, aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Roman sihirbazlığı; "vaat, dönüm noktası ve prestij" olmak üzere üç evrede ele alır:

Vaat, sihirbazın yapacağını vaat ettiği sihrin sunumu.

Dönüm noktası; Nesnelerin tanıtımı, gerekli hazırlık, seyircinin heyecanlı bekleyişi.

Sihirbazlığın en üst noktası prestij; vaat edilen sihrin gerçekleştiği an, şaşkın ve hayran bakışlarla seyircinin alkışlaması.

KONUSU: Film, 19. yüzyılda hızla değişmekte olan Londra'da başlar. Sihirbazların ileri derecede saygı duyulan ve gizemli kişiler olarak kabul edildikleri bu dönemde, Genç sihirbazlar olan Robert Angier (Hugh Jackman) ve Alfred Borden (Christian Bale) şöhret olma yolundadırlar. Angier'in eşi Julia Piper Perabo yaptıkları bir gösteri sırasında kaza sonucu ölünce, Angier olaydan Borden'i sorumlu tutar. Bu olay iki sihirbazın arasında ömür boyu sürecek olan düşmanlık ve rekabetin başlangıcı olur...



Filmin en büyük özelliği, Angier ve Borden arasındaki rekabette seyirciye saf değiştirtmesi oluyor. Kahraman ve anti kahraman özellikleri film boyunca Angier ve Borden arasında gidip geliyor. İzleyici bir an için Angier , bir an için Borden'dan yana oluyor. Film bu özelliğiyle, insan egosunu da en doğru şekilde yansıtıyor.


Filmin olumsuz bir yanı ise, son sihre kadar tüm oyunların hepsi insan algısının aldatılmasına dayanmakta. Her sihrin ardında aslında gözün fark edemediği bir ayrıntı olduğunu göstermekte. Ancak son oyunda (ki o oyun filmin temel taşıyıcı direği) bir göz yanılması değil, bilim insanı Tesla'nın yarattığı bir kutunun gerçekleştirdiği mucizeye dayandırılıyor. O ana kadar işleyen konuya aykırı bir durum bu. Bir bilim kurgu filminde yadırganmayacak bu özellik , bu filmde akla takılan ayrıntı oluyor.

Ancak "The Prestige" filmi bu eleştiriye rağmen izlenmesi gerekli bir film. 1,5 saat boyunca izlediğini koltukta uyuşturarak uyumanıza sebep olacağını düşündüğünüz bu film son yarım saatte , izleyiciyi bir sağdan bir soldan tokatlayıp sarsarak uyandırıyor ve bittiğin derin izler bırakıyor. Kaliteli bir film !

Twitter'dan alıntılar

Mugueet: Süper bir filmdir. Sonunda yuuh be! diyceksin.ve izlediğin filmler arasında ilk 5 e rahat girer...

TarikRenchber : Film çok ağır ilerler yalnız sonu tatmin edicidir...

Bu filmin bir diğer önemli özelliği de izleyiciyi Nikola Tesla ile tanıştırmasıdır. Hatta tanıştırmakla da kalmayıp Nikola Tesla ve Edison arasındaki rekabeti de fark etmenize yol açmaktadır. Vikipedia'dan şöyle bir not edindim:
"Nicola Tesla'nın aradığı fırsat ve şans kolayca eline geçmedi. O zamanlar New York'da Pearl caddesindeki ilk laboratuvarında akkor lambası için pazar aramakla meşgul olan Thomas Edison'a rastladığı zaman Nicola Tesla, gençlik heyecanıyla, kendisinin bulduğu alternatif akım sisteminin açıklamasını yaptı. Bu düşünceyi derhal ve tamamen kestirip atan o büyük adam, "Sen teori üzerinde vaktini harcıyorsun" dedi.

Tesla, Edison'a çalışmalarından ve AC akım planından bahseder.Edison AC akımıyla fazla ilgilenmez ve Tesla'ya bir görev verir. Tesla, Edison tarafından kendisine verilen görevi her ne kadar sevmemiş olsa da Edison'un kendisine labarotuar  acmasını sağlayacak kadar bir para ödeyeceğini öğrenince görevi birkaç ay içinde tamamlar. DC santralindeki sorunları çözmüştür. Edison'un kendisine söz verdiği ücreti talep ettiğinde, Edison şaşırmış bir şekilde "tam bir Amerikalı gibi düşünmeye başladığında Amerikan şakalarından da anlayabileceğini" söyler ve bir ücret ödemez. Tesla derhal istifa eder. Kısa süren birlikte çalışma dönemini, uzun süreli bir rekabet izleyecektir."

Bu rekabet "The Prestige" filmindeki Angier ve Borden rekabeti ile çok benzeşmektedir...

İlgi duyup izleyecek olanlara iyi seyirler dilerim =)

* Nikola Tesla'nın yaşamını ve özellikle Nikola Tesla ve J.P. Morgan başlığına bakmanızı da tavsiye ederim...

Yorumlar

  1. filmde öyle bir hırs söz konusu ki... bir kadının duygularının harcanmasından, insanların sadece kendi egolarını tatmin etmek için ne kadar çirkinleşebileceğine kadar çokça duyguyu içeriyor. shakespeare oyunlarının bu kadar tutulmasının sebebiyle bu filmin başarısı aynı bence. ikisi de temel duyguları işliyordu. cıvıklığa ya da aşırı yan duygulara yönelmeden temel duygular üzerinden gidiyor. hırs, istek,aşk,nefret vs...

    YanıtlaSil
  2. film gercekten sağlam.Televizyonda oynadı yanılmıyorsam hala izlemeyen varsa izlesin

    YanıtlaSil
  3. bu film benmde favorilerimden nicola tesla edisonu zaten meslek icabı bilioruz. Ayrıca teslanın elektriği kablosuz taşıma gibi bir uğraşıda gerçekten varmış. ha buna uğraşırken şapkaları çoğaltması galiba biraz abartı olmuş ama film gerçekten şaşırtıcı:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu