Bu satırları paylaşma sebebim 5 yaşında bir erkek çocuğu babası olup bahsi geçen konu hakkında devamlı olarak ikilemde kalmış olmamızdan kaynaklıdır.
Geçenlerde Efe'nin gittiği anaokulunun veli toplantısı vardı. Toplantıya kurumun anlaşmalı psikoloğu da gelmiş ve tüm velilere hitaben yaptığı konuşmadan çocuklarınıza "hafta için asla telefon vermeyin hafta sonu ise 15'er dakika vermeniz yeterlidir" demiş. İşim sebebiyle katılamadığım ve eşimin bana aktardığı bu söylem için keşke orada olsaydım diye içimden geçirdim. Zira talep çocuğun gelişimi için elzem olsa da uygulanabilirliği zayıftır. Sebebine gelince, hafta için bir çocuğa şayet telefon vermiyorsanız haftasonu 15 dakika vermeseniz olur. Aksi halde zaten mahrumiyete alışmış olan çocuğa 15 dakikalığına tekrar telefonu hatırlatmak bana anlamsız geldi.
Eşimle beraber Efe'nin doğumundan itibaren cep telefonu vermeme konusunda mutabık olsak da aile dostları ile yapılan görüşmelerde Efe'nin yaş grubundakilerin ellerinde telefon bulunması ve üst kuşağa emanet edildiği dönemde öncelikle çocuğun fotoğrafını çekmek için telefonla yakınlaştırılması sonrası çocuğun telefonla teması engellemez hal aldı.
Bu ikilem durumun elimizden gelen ancak Google Family uygulaması ile süre kısıtlamaları oldu.
Oksijen gazetesinin 18-24 Ekim 2024 tarihli yayınında bu konu ele alınmış. Psikolog Dr. Mark Hyman ile gerçekleştirilen röportajdan alıntılar yapmak isterim.
"2012 yılından önce üniversiteliler arkadaşlarıyla dışarı çıkmak, içki içmek, eğlenmek istiyordu. Ama sonra tuhaf bir değişiklik oldu. 2014, 2015 yıllarından sonra üniversiteye gelenlerde kırılganlık, korku, kaygı çok daha yüksek oranda görülmeye başlandı.
Çocuklar çok kolay inciniyordu. Aynı dönemde Facebook'ta geçirilen sürelere bakmaya başladık. Bunlar ergenlikte sosyal medyaya maruz kalan ilk kuşaktı. Sorun giderek kötüleşti. Benim başka uzmanların yaptığı çalışmalarda yoğun sosyal medya kullanımı ile depresyon ve anksiyete arasında ilişki olduğu, takım sporları gibi gerçek dünyadaki etkinlikler katılan çocukların bu etkiden korunduğu tespit edildi.
Başka çocukları ile bir arada olmak yerine telefon başında vakit geçiren çocuklarında en çok depresyon yaşayanlar olduğu görülüyordu.
2013'den beri bu yöndeki trend sürüyor. Üstelik sadece Amerika'da değil. Gelişmiş ülkelerin çoğunda aynı sorun söz konusu. 2010ların başından beri gençlerdeki depresyon ve anksiyetelerinde arttığını şahit oluyor.
------------------
- Biraz daha net söyleyelim Facebook 2003 veya 2004'ten beri var.
- Ama beğen ve paylaş tuşları sonradan ortaya çıktı.
-Kesinlikle. internet 1990'lardan beri var. Başlarda herkes giriyor, kimsenin ruh sağlığı bozulmuyordu. Keşfedilecek bir yerdi ve harikaydı. Kimse çocuklarının burada vakit geçirmesini kötü bir şey olarak görmüyordu. 2000'lerde benzer geçti. İnternet hala merkezileşmemiş bir yapıydı.
Sonrasında fiber optik kablolarla birlikte internet hızı arttı ve sosyal medya geldi. Bugün çok daha merkezileşmiş bir internet var. On yıl önce internet 3-4 firmanın hakimiyetinde değildi. Bugün çocuklarımızın bilincini faceook, instagram, tiktok, youtube gibi birkaç şirket kontrol ediyor.. Özellikle kısa videolar çok etkili.
x(Twitter) ise ruh sağlığı sorunların rol oynuyor gibi görünmüyor. Esas sorun video içerikler ve kısa videolar. 2011'den bu probleme dair emare yok. Devamında sosyal medya sadece haber almaktan farklı bir işlev kazanıyor.
Önceleri insanlar iletişim kuruyor, sayfalarını görüyordunuz. Onlarda sizinkilere bakıyordu. İnsanlarla bağ kurmak genellikle iyi bir şeydir. Ama gençleri daha uzun süre ekran başında tutmayı hedefleyen algoritmalar bu seyri değiştirdi.
Duygusal açıdan geçici etkileyici içerikler giderek arttı. 2010 yılının başında akılla telefonu olan ergenlerin sayısı çok düşüktü. Facebook'a babalarının bilgisayarından giriyorlardı. Yüksek hızlı internet yoktu. Cep telefonlarının ön kamerası ve instagram yoktu.
2015'e gelindiğinde ergenlerin ezici çoğunluğunun akıllı telefonu ve ön kamerası, ayrıca instagram hesabı vardı. Telefonu elden bırakamaz oldular. Bugün Amerikalı ergenler günde 8ile 10 saatini telefon başında geçiriyor. Buna oyunlarda dahil ama çoğu zaman zihin tüketen videolar izliyorlar. Şuan bir ergenin hayatı yatakta uzanıp ekranı kaydırmaktan ve annesinin yemeğe çağırmasını beklemekten ibaret.
--------------------------
"Beyinleri öyle dediği için değil, herkes kullandığı için kullanıyor ve bırakamıyorlar. Aslında zamanlarını heba etmek istemiyorlar. Neden silmiyorsun diye sorunca da herkes orada cevabını veriyorlar. Yani bu bil sosyal bağımlılık"
----------------
Bunları en azından liseye kadar çocukların hayatından çıkarmalıyız. Aileler bunlar yerine ulaşabilmek için akıllı saat veya akıllı olmayan telefonlardan alabilirler. Okullar da telefondan arındırılmalı. Amerika'da bunu yapan okullar var ve böyle hızlı bir sosyal değişim görmek çok anlamlı.
-Peki okulda kullanmamak sorunu çözecek mi? Sonuçta eve gidince yine akıllı telefonları olacak.
-Çözebilyor çünkü akıllı telefonla ilgili en büyük sorun daima yanınızda olması ve bilgisayarla yaptığınız hemen her şeyin onunla da yapılabilmesi. Bugün ortaokul çocukları zten bilgisayara ihtiyaç duyuyor. Bunda bir sorun yok. Eve bilgisayar açıp işlerini halledebilirler. Nasıl olsa sürekli bilgisayar başında duramıyorsunuz.
Ama telefon öyle değil. Günde 16 saat bakılabiliyor. Otobüste, derste, banyoda, bakıyorlar. Su geçirmez telefonları duşta bile yanlarına alıyorlar. Bunu liseye kadar ertelesek kötü mü olur?
Yorumlar
Yorum Gönder