Aşk Köpekliktir (Ahmet Ümit) Kitap Yorumu



Ahmet Ümit'in anlatımıyla Aşk Köpekliktir kitabı:
"Bugüne kadar aşk romanları yazıldı ama bugüne kadar yazılanlarının çoğu bence tecimsel yani ticari amaçlı yapıldı. Türkiye'de kadın bir uyanış içerisinde yani kadın uyanıyor ve haklarına doğru yürüyor. Bu haklarına doğru giderken kadını çeken ilk şey cinselliktir. Ama diyorlar ki sen cinselliğini yaşa özgür olursun. Cinselliğini yaşamalı kadın ama kadın önce birey olarak var olmalı. Kadını sadece beden olarak anlatıyor bu kitaplar; o zaman 40 yaşından sonra bütün kadınları kadın yapmamız lazım. Aşk iyidir güzeldir pembedir bulutlara uçurur gibi yalanlar var, bir yanıyla doğrudur. Ben aşkın öteki yüzünü anlatıyorum. Hakikaten aşık olan insan köpektir. Hakiki aşk insanı köpek yapar, köpek gibi dolaştırır. Kitap bu yönünü anlatıyor."

Aşk Köpekliktir ismi ne de çekici gelir platonik bir aşığa yada bir aşkı tek başına taşıdığını düşünene. Oysa en çokta onların uzak durması gereken bir kitap bu bence. Zira hayatın yekten siyah yada beyaz olmadığını, inatla her kitabında anlatmaya çalışan Ahmet Ümit, aşkı da acısıyla, ihanetiyle, yüzüstü bırakmasıyla hatta cinayetle anlatmış. Her polisiye kitabında olduğu gibi, dokuzu kısa biri nispeten daha uzun aşk hikayeleri hep şaşkınlıkla, boşlukta kalmayla bitiyor. Hani mutlu son desen değil, mutsuz son desen o da değil... Ahmet Ümit romanı gibi biten hikayeler "Aşk Köpekliktir"

İçindeki hikayelerin başlıkları şöyle: Aşk Bir Mucizedir, Kafi Değildir Aşk, Aşk Çözümsüz Bir Problemdir, Aşk Bir Cinayettir, Aşk Bir Düellodur, Aşk Bir Yanılsamadır, Aşk Bir Özentidir, Aşk Bir Ütopyadır ve Aşk Köpekliktir.
Arka kapak yazısı:

Aşkın bütün halleri... Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi... Rezil olmaktan duyduğumuz haz... Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi... Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir.Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı... İmkânsız olanın çekiciliği... Yani gönüllü kölelik... Yani insanoğlunun en masum hali... Yani bildiğiniz delilik... Yani en yalansız aşk öyküleri...



2004 yılının Aralık ayında bu kitap piyasaya çıktığında Radikal Gazetesi yazarı Sevin Okyay , Ahmet Ümit'le kitabı değerlendiren bir röportaj yaptı. İşte o röportaj:

Klasik soruyu soralım bakalım; neden aşk?
Birkaç yıldır söyleşilerde aşk üzerine konuşup duruyorum. Beni konuşturan durum ise, son birkaç yıldır aşk üzerine yazılan romanların sayılarında görülen artış. Sayısal artışa bir itirazım yok da, aşkın çarpıtılarak, abartılarak, ticari bir malzeme olarak sunuluşuna itirazım vardı. Bu anlayıştaki yazarların çoğu, aşkı çok satan bir izlek olduğu için tercih ediyorlardı. Amaç böyle olunca aşk konusundaki kendi görüşlerinden çok hedef kitlenin beğenisine uygun metinler kaleme alıyorlardı. Bu, edebiyatçıların yöntemi değil, reklamcıların yöntemidir.
Edebiyatçının amacı yepyeni, hiç kimsenin yaratmadığı bir yapıt ortaya koymaktır. Kendimizi edebiyat yapıyor diye sunup, ama bir reklamcı gibi yazmanın, ne edebiyatla, ne sanatla bir alakası yoktur. Reklamcı yöntemiyle roman ya da öykü yazanlar, doğal olarak aşkı da doğru anlatamıyorlar. Kendi inandıklarını, bildiklerine ne kadar sadık kalıyorlardı bilmiyorum ama bana göre en azından yanlış yazıyorlar.
Aşkı, cennetten esen bir rüzgâra benzetiyorlar, âşık olan herkesin büyük bir mutluluk yaşayacağını savlayıp duruyorlar. Oysa bu, aşkın sadece bir bölümü, üstelik küçük bir bölümü. Daha geride derin özlemler, derin acılar, mutsuzluklar, yıkımlar yer almakta. Yani aşkın çarpık, eksik bir anlatımı söz konusu. Biz de dilimizin döndüğünce bu tutumun yanlış olduğunu anlatıp durmaktaydık. Ama bir yazarın en rahat hareket ettiği alan, yine yazın alanıdır. Ne söyleyeceksem, edebiyatın olanaklarıyla söylemeliydim. 'Aşk Köpekliktir' bu nedenle yazıldı.




Peki, aşkla cinayet arasında nasıl bir ilişki var?
Aşk yaşamı, cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır. Kuşkusuz buradaki sıra dışı olma durumunu olumlu bir durum olarak algılamamak gerekir. Ancak aşkın da cinayetin de yaşamı kesintiye uğrattığı bir gerçek. İkisi de yaşamımızda derin izler bırakır. Cinayetin bize aşk kadar mutluluk verdiğini söyleyecek değilim ama en az onun kadar acı verdiğini, bütün duygularımızı keskinleştirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu iki olgu arasındaki bir başka ilişki ise yeryüzünde işlenen cinayetlerin ilk üç sırasında aşkın yer alıyor olması...

Kitapta 10 hikâye var. Kitaba adını veren ve neredeyse diğerlerinin toplam uzunluğundaki 'Aşk Köpekliktir' ise, 10'uncu hikâye. Bu hikâye ile öteki dokuz hikâye arasında fark var mı?
Eminim fark etmişsindir. Aslında öndeki dokuz hikâye aşkın değişik yüzlerinin sergilenmesini amaçlıyor. Adeta bir tür ön ısınma, ana yemeğe hazırlık için iştah açıcıların yenmesi gibi. Ama 10'uncu öykü, meseleyi çok daha derin biçimde ele alıyor. Atmosferiyle, müziğiyle, üç karakterin derin tutkusuyla aşk bütün yıkıcılığıyla gözler önüne seriliyor. Ayrıca bu öykü polisiye kurgunun dağıtılıp, bambaşka bir yapıyla yeniden kurulduğu bir çalışma oldu. Aslında aynı kurguyu farklı biçimde tasarlayıp, bir seri katil romanı da yazılabilirdi.
Ama ben yeni bir kurguyla bir aşk hikâyesi, belki novella'sı yazdım.
Hüzünlü bir öykü. Aslında bir tür blues müziği diyebiliriz. Sözcüklerle yazılmış bir caz şarkısı...
Ağır ağır başlayıp, hüznünü tatlı bir alışkanlık haline getiren bir parça...

Caz dedin de, cazla polisiye arasında bir bağlantı var mı sahiden. Ne düşünüyorsun?
Hem bağlantı, hem de paralellik var. İkisi de kendi mecralarının soysuz türü olarak doğdu. Bir zamanlar caz, müziğin, polisiye ise edebiyatın piçi olarak adlandırılıyordu. İkisi de sokaklardan gelip, kendi alanlarının klasikleri halini aldı. İkisi de kendi alanlarının farklı yanlarını alıp, kendi bünyelerinde yepyeni formların doğmasına yol açtı. İkisinde de zamana karşı direnebilme özelliği var. Ve son olarak ben, polisiye yazarken, genellikle caz dinlerim. Yani her ikisi de bendenizi neredeyse eşit oranda etkiler.

Hikâyelerin adları da ilginç. 'Aşk Bir Mucizedir', 'Aşk Bir Cinayettir', 'Aşk Bir Ütopyadır' gibi. Olaylar birbirinden farklı, karakterler farklı, ama aşk bütün bu hikâyelerin gizli ortak kahramanı.
Doğru. Bu kitap ilginç bir çalışma oldu. Son derece bilinçli, tasarlanmış bir çalışma. Adeta sergi çalışması gibi. Ortak bir tema üzerine çeşitlemeler. Aşkı bu biçimde yazmak da ilginç bir serüvendi benim için. Hani yazarın esinlenmesi diye bir şey vardır ya. Bu kitapta böyle bir esinlenme olmadı. Beni bu konuyu yazmaya iten nedenleri söyleşimizin başında belirtmiştim. Ötesi kafa yormak, aşkın farklı yüzlerini, farklı yaşanış biçimlerini, farklı etkilerini anlatabileceğim öyküler yaratmaktı. Bu nedenle kitaptaki öykülerin hepsi aşkı tarife yönelik başlıklara sahip. Ancak aşkın kesin tarifi oldukça zor. Belki de onu bizim için çekici kılan biraz da bu zorluğu.
Öte yandan aşkın kesin bir kalıbın içerisine oturamayışı, edebiyat için iyi bir malzeme olmasını sağlayan bir özellik. Bilindiği üzere, iyi edebiyat belirsizliğin üzerinde yükselir.

Biz seni daha çok romanlarınla tanıyoruz ama sen şiir, masal ve hikâye de yazdın. Bu kitapta kullandığın teknikten ya da üsluptan diyelim, yola çıkarsak eğer, hikâye konusundaki görüşlerini söyler misin?



Tıpkı müzikte ve öteki sanat dallarında olduğu gibi dünyada iki tür öykü vardır: İyi olanlar, kötü olanlar. İster gerçekçi bir tarzda, ister postmodern bir anlayışla, ister bilinçakışı tekniğiyle kurgulansın, anlatılsın iyi öykü iyi öyküdür, kötü de kötüdür. Bana gelince, ben bir hikâye anlatıcısıyım. Anlatacak bir hikâyem varsa, yazarım. Öyle sözcük oyunları, dil ustalıkları, betimleme farklıkları filan çok ilgimi çekmez benim. Konuştuğum gibi yazmaya çalışırım. Karşımdakine hikâyemi en iyi biçimde nasıl anlatabilirim, bunun gerektirdiği bir kurgu ve dil kullanırım. Anlattığım benim hikâyem olsa bile, aslında isteyen herkesin hikâyesi olma özelliği de taşır. Benim duygularımı, düşüncelerimi, yapıtlarımla önerdiğim estetik anlayışı benimseyen herkesin olma özelliğini...

(Sayfa 95 - Aşk Köpekliktir hikayesinin başı)

Moskova, 28 Kasım 1921

"Canımın içi, sevgili Liliciğim!

Ben her zaman senin küçük köpeğinim, bir tek seni düşünerek yaşıyorum, seni bekliyorum, sana tapıyorum...

Yaz bana canımın içi, yaz bana yavrucuğum, sev beni küçük sevgilim. 150.000.000 kez öpüyorum seni.

Tümüyle senin olan,

ölene dek seni bekleyen küçük köpeğin"

Vladimir Mayakovskiy

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu