Tarihimizle Yüzleşmek - Emre Kongar Kitabı Yorumum


Emre Kongar - Tarihimizle Yüzleşmek isimli kitap okumasını son bitirdiğim eser . Kitap çok basit elde edilebilecek kaynaklarla resmi tarihin ve gayri resmi tarihin , eksik , yanlış veya abartılı verdiği konulara değinmiş . Tarihi sıkıcı bulanların dahi beğenerek okuyabileceğini düşündüğüm kitabın başında Emre Kongar , kitabı yazma sebebini şöyle açıklıyor :

"Ben bir tarihçi değilim, bir toplumbilim öğrencisiyim.

Bu kitapta yazdıklarımı, bulduğum yeni belgeler veya kimsenin bilmediği özgün metinler üzerine de dayandırmadım.

Tam tersine, yazdıklarımı, başta İslam Ansiklopedisi ve Türk Ansiklopedisi olmak kaydıyla, herkesin bildiği, herkesin her an ulaşabileceği, güvenilir kaynaklara dayandırdım.

Pek çok bölümde, yararlandığım kaynaklan da belirttim."

Toplam 233 sayfa . Elimde bulunan kapakta 10 YTL yazıyor ancak ben eski kitapçıdan 5 liraya aldım . (Üçyol'da yeni bir eski kitapçı buldum bide =) )

Daha önceden demokrasimizle yüzleşmek isimli kitabını da okuduğum Kongar'ın kitapları genellikle sıkıcı konuları dahi akıcı bir dil ile yorumlamaktadır .

Kitapta özellikle not aldığın birkaç yeri paylaşayım :

* İlk Devalüasyon - Fatih Sultan Mehmet




"Osmanlı tarihinin ilk devalüasyonunu yapmış, yani paranın değerini düşürmüştür.

Böylece merkezi yapıyı güçlendirmek ve genişletmek için gereken finansmanı sağlamıştır.

Bilindiği gibi Osmanlı'nın paranın değerini düşürme yöntemine tağşiş deniliyor:

Mağşuş yani tağşiş edilmiş sikke, ya küçültülmüş ya da içine bakır karıştırılarak gümüş gramajı düşürülmüş akçe. Tabii herhangi bir tağşiş işlemi yapıldığında Galata bankerleri derhal bu durumu fark ediyor ve Osmanlı parasının Batı devletlerinin altınları karşısındaki değerini düşürüyorlar; böylece devalüasyon ortaya çıkıyor."


Şevket Pamuk diyor ki, "Tağşişi en çok sevenler, merkeziyetçi ve reformcu Padişahlar. Osmanlı'da ilk tağşiş, Fatih Sultan Mehmet çocukken birinci kez tahta çıktığında yapılıyor. Sonra Fatih, her on yılda bir tağşiş yapıyor. Bir başka büyük tağşiş II. Mahmut zamanında yapılıyor örneğin.

"O zamanlar enflasyona karşı güvence sağlayan, faiz ve benze-ı i kurumlar yok. Bu nedenle sabit gelirliler yani esnaf ve yeniçeriler çok zarar görüyor. Bir tağşiş sırasında 1 duka altının değeri 18 akçeden 44 akçeye çıkartıldığında, yeniçerilerin maaşı günde 1 akçe. Bunun üzerine yeniçeriler Edirne'de bir tepede toplanıp olayı protesto ediyorlar ve maaşları günde 3,5 akçeye yükseltiliyor. Edirne'deki bu tepenin adı bugün de 'Buçuk Tepe'."




* Yıldırım Bayezit'i, Timur'un Filleri Değil, Türk Beylerinin İhaneti Mağlup Etmiştir




"Resmi tarih"in üzerinde yeterince durmadığı konulardan biri de ünlü Ankara Savaşı'dır.


Doğu Türklerinin hükümdarı Timur ile, gittikçe büyüyen ve liderliğe doğru yürüyen Osmanlı Beyliği'nin, yani Batı Türklerinin hükümdarı Yıldırım Bayezit'i karşı karşıya getiren bu savaş, sadece Anadolu'nun değil Bizans'ın yazgısını da çok yakından etkilemiştir.

Yıldırım Bayezit, Timur'la savaşmak için Bizans kuşatmasını kaldırmış, böylece İstanbul'un fethi yarım yüzyıl gecikmiştir.

Ayrıca Anadolu çok uzun süre kargaşa içinde kalmış, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu da yarım yüzyıl gecikmiştir.

Ne yazık ki Îslamcı-Türkçü "resmi tarih" anlayışı, Müslümanlar arası çatışmaları örtbas etme eğiliminde olduğu gibi, Türk beyleri arasındaki rekabeti de tarihin stratejik öğelerinden biri olarak ele alma eğiliminde değildir.

Oysa Türk-İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarının bazıları Müslümanlar arasındaki mezhep ve devlet çatışmalarında ve Türk beyleri arasındaki kavgalarda yaşanmıştır.

Bu dönüm noktalarından biri de Ankara Savaşı'dır.

"Resmi tarih" görüşü, Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezit'in yenilgisini çözümlerken, sisli hava, Yıldırım'ın ordusunun küçüklüğü ve yorgunluğu, Timur'un ordusundaki fillerin savaş aracı olarak kullanılması gibi öğelere yer verir.

Oysa asıl yenilgi nedeni, savaş sırasında, ordunun sol kanadında konuşlanmış olan Kara Tatarlar'ın Osmanlı'ya arkadan oklarla saldırması, sağ kanadında ise Aydın, Germiyan, Saruhan ve Menteşe kuvvetlerinin Timur'un yanında yer alan beylerinin yanına geçmesidir."

Birinci notumu oldukça ilginç bir tarihi not olarak aldım . Hatta o kadar güzel bir örnek ki bence devalüasyonun ne olduğunu basit şekilde açıklamışta oluyor . Günümüzde devalüasyon , ulusal para değerinin yabancı para birimleri karşısında değerinin düşürülmesi olarak açıklanır . Buda şuanda işlem gören paranın basılması ile , yani piyasada daha çok ulusal para varolmasının sağlanması ile olur . Çünkü artık paralar sadece değişim aracıdır . Madeni hiçbir değeri yoktur . Bu sebepledir ki çok oldukları zaman arz talep dengesi daha aşağıda olacaktır ve paranın değeri düşecektir =)

Bu kısa iktisat bilgisinden sonra kitaptan notlarıma devam edeyim :

* "Günümüzdeki Ermeni Soykırımı iddialarının ardında Ermeni Diasporası vardır.

Yunanca "dağılma" demek olan Diaspora teriminin iki anlamı var:

Birinci olarak, tarihin eski dönemlerinde, Babil sürgünüyle ülkelerinden kovulmuş olan Musevilerin dünyaya yayılma olayını belirtiyor.

İkinci olarak da yabancı ülkelerde yaşayan Musevilerin oluşturduğu cemaatlerin toplamı anlamına geliyor.

Musevi diasporası, dinsel-geleneksel olarak Musevilerin, tek tanrılı dinlerini tüm insanlığa yaymak için Allah tarafından bütün dünyaya dağıtıldığına ve bir gün kendilerine Allah tarafından "Vaat Edilmiş Topraklar" olan İsrail'e döneceklerine inanır.

Bu inanç sonunda, İkinci Dünya Savaşı'ndaki soykırımın bedeli olarak, İsrail Devleti kurulabilmiştir.

Diaspora sözcüğünün temelinde "topraksızlık" anlayışı yatar.

İşte Ermeniler, Ermenistan dışında yaşayan ve çoğunluğu Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarından göç etmiş soydaşlarını Diaspora diye tanımlarlar.

Katliam, Arapça kökenli, "öldürmek" anlamına gelen "kati" ile yine Arapça, "umum"dan gelen ve "genel" demek olan "âmm" sözcüklerinin birleşmesiyle oluşan, tarihsel olarak zaptolunan bir yerin tüm halkını kılıçtan geçirerek öldürme anlamını taşıyan bir kelimedir.

Mukatele, Arapça kökenli "kati" sözcüğünden türetilmiş, "karşılıklı öldürme" anlamına gelen bir kelimedir.

Şimdi tarih felsefesi açısından bu sözcükleri kullanarak bir çözümleme yapalım:

İlk ve orta çağlarda tüm imparatorluklar, yani devletler din esasına göre örgütlenmiş olduklarından, bunlar arasındaki bütün savaşlar ve kendi tebaaları olan farklı dinden ve mezhepten insanlara uyguladıkları yok etme yöntemleri, çağdaş bir kavram olan soykırım tanımına ancak çok büyük bir zorlama ile sokulabilir.

Ama böyle bir teşhis, tarih felsefesi açısından tarihi saptıran bir teşhis olacaktır.

Bu nedenle de tarihin doğru bir yorumu olarak kabul edilemez.

Çünkü o zaman, Haçlı seferleri, II. Ferdinando'nun, İspanya'daki Museviler ve Müslümanlar politikası sonucu onları öldürmesi ve göçe zorlaması, önce Portekizlilerin ve İspanyolların, sonra da Amerikalıların Güney ve Kuzey Amerika kıtalarının yerlilerini (Inkalar, Aztekler, Kızılderililer) yok etme çabaları, Fransa'daki San Bartelemiy katliamı da, çağdaş bir kavram olduğu için o dönemler açısından geçerli olmayan, soykırım diye tanımlanabilir.

Ama bu tanımlama da yanlış olacaktır.

Çünkü o dönemdeki tüm devletlerarası ilişkiler ve savaşlar, ülkelerin farklı din ve mezheplerdeki tebaalarına uyguladıkları baskılar, ya din ya da milliyet esasına göre yapıldığından, bu tanıma girmeyen hiçbir savaş ve toprak işgali hemen hemen yoktur.

Aynı mantık, yani tarihin aynı yorumu, Osmanlı imparatorluğunun katıldığı ve yenilerek yok olduğu Birinci Dünya Savaşı sırasında, imparatorluğun savaştığı devletler arasında bulunan Ruslara yardım etmek için ayaklanan ve Rus orduları ile birlikte çevrelerindeki Türkleri ve Kürtler'i katleden Ermenilere karşı imparatorluğun uyguladığı tedbirler için de geçerlidir."

Kitapta Ermeni Soykırımı iddialarının asılsızlığına yanıt olabilecek çok değerli çalışmalar daha var . Ancak olabildiğince anahtar nitelikte olacak tanıtımını yapma ve kitabı okuyamayacak olanlara da fikir olması açısından kısa kısa geçmeye çalışıyorum .

Son olarak günümüz Türkiye'sinden bir not düşelim :

*12 Eylül yönetiminin en önemli ideolojik özelliği, tüm baskıcı önlem ve yöntemleri Atatürkçülük adına uygulamaya koymasıydı.

12 Eylül yönetiminin bu tutumu, ülkedeki demokrat, liberal, solcu, ilerici, Kemalist ya da Atatürkçü pek çok düşünürün, yazarın Kemalizm'e ya da Atatürkçülüğe düşman olmasına yol açtı.

İstiklal Marşı'nın ve Nutuk'un cezaevlerinde zorla okutulması, Atatürk düşmanlığını körükledi ve kurumlaştırdı.

12 Eylül yönetimi, ideolojik olarak bugünkü Atatürk düşmanlığının ve ikinci Cumhuriyetçiliğin temellerini attı, pek çok solcu ve liberal aydının, demokrasi adına, Atatürk karşıtı cephede, dinci ve şeriatçı kesimlerle ya da etnik ayrılıkçılıklarla buluşmasına yol açtı.

Tarihimizle yüzleşmek isimli eser işte böyle bir kitap . Kitabı okumak isteyenlere iyi bir tavsiyede bulunduğumu düşünüyorum . Okumayacak olanlara da güzel bir özet çıkardığım kanısındayım .

Bu arada farkettim de her kitap özetim bir öncekinden daha uzun olmaya başladı . İnşallah yolun sonunda kendi kitabımızı yazmakta nasip olur =))

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu