Konya Gezi Notları-4 (Son)

Karatay Medresesi
(NOT: Tüm fotoğraflara tıklayarak büyük hallerini görüntüleyebilirsiniz)

(Kaynak: Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems – Sinan Yağmur – Sayfa 48-49-50) 

…… “O geliyor o...” sesi ile daldığım hayalden uyandım. Vakit ikindiye doğru gelmişti. Çarşıda sokaklarda bir hareketlilik, bir tatlı telaş başladı. Sanki gelen bir imparator sandım yapılan hazırlık ve halkın hararetli sevinçlerinden. Sokaktakiler kenara çekildiler, dükkândakiler ayaklandılar ve dışarı çıktılar. Oturanlar ayağa kalkıp ellerini göbek hizalarında birleştirdiler.

“Bu ne merasim, bu ne hürmet yarışı” diye şaşırdım. Oysa gelen üzerinde müderris olduğu halinden belli birisinden başkası değildi. Sağında solunda talebeler olduğu hâlde, bir katırla geliyordu."

-Mevlana Celaleddin geliyor, diye ayağa kalkıyor, hürmetle selamlıyorlardı. Demek yıllardır adını işittiğim ve bir defasında da Şam’da gördüğüm Mevlana buydu. Şu katır üzerindeki kısa siyah sakallı, yanık buğday benizli, mütebessim insan. Hoşuma gitti hali tavrı. İçimden, “İşte bulmaya geldiğim elmas bu” dedim. Yerimden kalktım, dar sokaklarda ilerleyen, ilerledikçe de fark edilip katılan insanlarla büyüyen kalabalığın peşine takıldım. Şöhreti büyük olan yol göstericinin halka vereceği vaazın kaçırılmaması gerekiyordu. 

Cemaatin önünde Mevlana’nın sarığının arkası görülebiliyordu: Kumaştan sanki bir ışık huzmesi yayılıyordu. Eğer çağırsa dönüp arkasına bakıp beni göreceğini ve böylece Mevlana’nın katırının üzerinden kendi kollarıma düşeceğini biliyordum ama kendime hakim oldum. Dostların, birlik sarayına kol kola yürümeye başlamadan önce muhabbet koridorunda buluşmaları gerektiğini biliyordum. 

Kalabalığı yarıp katırın yanına ulaştım. Mevlana düşüncelerin içinde kaybolmuş, çevresinin farkında değildi. Katırı çeken yaşlı adamın elinden yuları çekip alarak hayvanı durdurdum. Yaşlı adam karşı çıkmaya çalıştıysa da gelen eritici bakışım onu susturmaya yetti. 

- Sen, alimlerin sultanı Baba Veled’in oğlu Mevlana mısın?

Mevlana şaşkınlıkla, karşısında çakmak çakmak gözlerle:

- Benim diye mırıldandı.

- Söyle bana içlerinden hangisi daha büyüktü; ermiş Bayezid-i Bistami mi yoksa Hz. Muhammed mi?

Mevlana, katırı öne doğru mahmuzladı:

- Nasıl soru bu? Hiç şüphe yok ki Hz. Muhammed büyüktür. 

Yaşlı adamın yuları almasına izin verdim ve topluluk tekrardan yola koyuldu. Oysa sözümü bitirmemiştim. Mevlana’nın arkasından bağırdım.

- Peki Hz. Muhammed daha büyükse neden “seni bilmem gerektiği gibi bilemedim” dedi de Bayezid “Zafer benimdir! İtibarım ne büyüktür. Çünkü sadece Hak’la doluyum” dedi.
Katır durdu ve Mevlana eyer üzerinde geri döndü. Kaşlarını çatıp bir süre düşündü. Bu adamın nereden tanıdık geldiğini hatırlamaya çalıştı. Daha önce karşılaşmışlar mıydı? 
Mevlana’nın soruya ilk cevabı kendiliğinden gelmişti ama bu sefer dikkatle düşündü:

- Hz. Muhammed hala Allah’ı arıyordu ve bildikleri durmak için ona yeterli gelmiyordu. Bayezid ise Allah’ın içinde kaybolmuştu. O vardığını sandı ama varmak diye bir şey yoktu.

Dilini şaklatıp katırı öne sürdü ve bir kez daha katır kalabalığın içinde kayboldu. İyi bir cevap, diye mırıldandım. Evet yanılmamıştım, bu adam aradığımdı. Onca yolu boşuna tepmemiştim. Takibe devam ettim. Ben arkalarından gelirken Mevlana’nın kafasını çevirip bana bakmasını istiyordum. Ah bir baksa. Ah bir tutuşsa. Haydi, dön bir bak diye heyecan içinde takibe devam ettim. Çevredekiler neler olup bittiğinin merakı içindeydi. Halk benim umurumda değildi. Umurumdaki katırın üzerinde ilerliyordu.

Topluluk Karatay Medresesi’ne ulaştı ve Çinili Kubbe’nin kapladığı mekanın bir kenarına iliştim. Herkes oturmuş, bense ayakta durmuş Mevlana’yı süzüyordum. Böylesi genç bir adam ve cübbesinin içinde nasıl da ciddi. 



Medrese beklenti içerisinde titreşiyor, kısık seslerin uğultusu duvarlardan yankılanıyordu. Kubbenin ortasındaki fenerlerden bulutsuz gökyüzü içeri süzülüyordu. Hemen altında geceleyin yıldızlar alimi tarafından yıldızları izlemek için bir ayna gibi kullanılan sığ bir havuz bulunuyordu….

(Kaynak: Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems – Sinan Yağmur – Sayfa 48-49-50)

Gezi yazımın son bölümüne geldim. Konya için 4. Yazı olan bu yazının konusu Medreseler ve Şehitler Abidesi üzerine olacak. Yazıma Aşkın Gözyaşları kitabından alıntıyla başladım. Çünkü paylaşılan medreselerdeki tarih kokusunu daha hissedilir kılmak istedim. Fotoğraflar ne olursa olsun, dokunmanın verdiği hissi aktaramıyor ama romanın cümleleri daha fazla gerçekçi hissettirerek, zihni tarihte yolculuğa götürüyor.

Kısadan medresenin ne olup ne olmadığıyla ilgili bir bilgi geçelim;

Medreseler İslam ve fen ilimlerinin okutulduğu yüksek öğrenim seviyesinde eğitim veren kurumlardır. Medreseler ilk olarak devlet eliyle kurulması 10.YY’da Karahanlılar zamanında olmuştur. Medreselerin kuruluş ve gelişmesinde Büyük Selçuklu Türklerinin rolü büyüktür. Medreseler arasında gerçek anlamda ihtisaslaşma Anadolu Selçuklu Devleti’nde görülmektedir. Mesela Konya’da İnce Minareli Medrese ’de hadis, Sırçalı Medrese ’de fıkıh (Bu iki medrese yazımızın ilerleyen kısımlarında fotoğraflarıyla mevcut) Kayseri Çifte Medrese’de Tıp, Kırşehir ve Kütahya Medreselerinden heyet ve gök bilimleri öğretilmiştir. Osmanlı döneminde medreselerde düzenlemeye gidilmiştir.
Celaleddin Karatay'ın Türbesi

 Karatay Medresesi’ni yaptıran ve ismini veren Selçuklu devlet adamı Celaleddin Karatay ne zaman ve nerede doğduğu bilgisi tam olarak bilinmemekteymiş. 40 yıl devlet adamlığı yapmış ve dört Selçuklu sultanıyla çalışmış Karatay’ın türbesi de bugün bu medrese içindedir.

Karatay Medresesi Girişi
Karatay Medresesi'nin Çinili Kubbesi ve Eyvanı
O muhteşem kubbe
Kazılardan çıkarılmış Selçuklu eserlerinden bir kaçı. 

Karatay Medresesi içine giden su kanalı fotoğrafı ve günümüzdeki görüntüsü.

Konya gezi notlarıyla ilgili daha önceki yazılarım da yer tariflerinde kullandığım haritam vardı. ( 1 Nolu Harita - 2 Nolu Harita ) Bu haritaya göre Karatay müzesi 3 nolu konumdadır. Bizim gibi öğretmenevinde kalmış olanlara yürüme mesafesinde.

Bu medreseye giriş ücretli. Giriş ücreti kişi başı 5 TL. Müze kart da geçerli.

Sırçalı Medrese


Sırçalı Medrese anımız biraz karışık. Konya'daki 2. günümüzün akşam üzeri acaba yakında mıdır diyerek Google Maps'ten sorgulayarak aramaya başladığımız Sırçalı Medrese, dikkatli olmazsanız yanıltıcı konumlarla ayaklarınıza karasular inmesine sebep olabiliyor.

Çünkü haritalarda Sırçalı Medrese yazdığınızda karşınıza "Sırçalı Medrese Caddesi", "Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi" ve sadece "Sırçalı Medrese" çıkıyor. Burada doğru konumun fotoğrafları hatalı. Doğru konumu Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi olarak aratmanız gerek. Konum şudur: https://goo.gl/maps/CTDKKLLjinr

Ben teknolojiden hoşlanmıyorum yoldan birine sorarım derseniz yine çok fena yanılırsınız! Bu yeri Öğretmen Evinin resepsiyonistine sorduk ve yeri bilmediğini söyledi. Zaten bu yazının başlıca yazılma sebebi bizim yaşadığımız bu güçlükleri bir başkası yaşamasındır.

Sırçalı Medrese paylaştığımız diğer iki medreseden mimari olarak farklılık göstermektedir. İnce Minareli Mederese'de, Karatay'da kapalı avluluyken Sırçalı Medrese açık avlulu ve iki katlı olarak inşa edilmiş. Medrese'nin içinde medreseyi yaptıran Bedrettin Muslih, eşi ve çocuğunun sandukaları yer almakta.

Sandukalar sol fotoğraftaki üç basamaktan sonraki kapının ardında.
Sandukaların yanından avlunun manzarası
Eyvanın içi ve kemer kısmı yapımda çini ile döşeli iken günümüzde bu çinilerin bir çoğu dökülmüş durumda. Medrese 17. YY'dan itibaren ihmal edilmeye başlanmış, 19 YY'da öğrenci derslikleri olan sağ ve soldaki taş yapılar yıkılmış, yerine kerpiçten odalar yapılmış. Günümüzde bu kısım kültür bakanlığı memurlarının çalışma alanı olarak kullanılıyor. Üst kısma girişe izin verilmiyor ama rica ile bir iki fotoğrafa izin aldık.



Giriş

Giriş kısmı süslemeleri. Kapa olarak adlandırılıyor. 

İnce Minareli Medrese



Konya'nın Mevlana türbesinden sonra en bilindik mekanı. Burası da müze olarak geçiyor ve giriş ücreti 5TL . Yine Müze kart geçerli. Konum olarak ilk kez haritamızdan yararlanamayacağınız bir yer. Alaaddin tepesinin arka tarafında kalan bu yer için bir harita daha oluşturmak kafa karıştırabilir diye düşündüm ve paylaşmadım. Minarenin önüne kadar tramvayla gidebilirsiniz.

Karatay Medresesi gibi kapalı ama daha karanlık.

İnce minareli medresenin diğer fotoğrafları:

Giriş kapısı üzerindeki oymalar. Kabartma tekniğinde sülüs hat ile Fetih sûresinin 1. Ayetinden 13. Ayetine kadar olan bölümü ile Yâsin sûresinin ilk 3 ayeti duvarları süsler. Kubbe kasnağinda kûfi (köşeli) hat ile 'El mülkü lillah' ve 'Ayete'l Kürsi' yazılıdır.

Kazılarda bulunan mimari yapılardan

Kazılarda bulunan mimari yapılardan

Dönemin ahşap oymacılığıyla yapılmış bir kapısı

Kazılarda ulaşılmış yapı taşlarından. Simgelerin canlılığı olağanüstü, fotoğraflarla bu hissi asla göremezsiniz.

İnce Minare'nin Kubbesi

Eyvanın içinden girişe doğru bir kare
Konya Şehitler Abidesi


Veee son durak !

Şehitler Abidesi. Mevlana türbesinin sol çaprazında kalıyor. 

Bu alanı yapan emekli öğretmen Ayhan Çetin, eşi Nazmiye Çetin ve duvar resimlerinin ressamı Sinan Turaman İzmir'in Selçuk ilçesinde maket köy isimli çalışmaya da imza atmışlardır. Görmemiş olanlar için orayı da görmelerini tavsiye ederiz.










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu