Konya Gezi Notları -2

Büyük hali için tıklayınız

15 Ocak 2018 – Devam

NOT: Tüm fotoğrafların büyük halini üzerlerine tıklayarak görebilirsiniz.
Not: Bu haritalar yazının içinde numaralarla yer tarifinde yardımcı olacaktır.




Konya gezimizin ilk gününü anlattığım bir önceki yazımda yemek molası verdiğimizi  ve ardından Aziziye Camii’ne gittiğimizden bahsetmiştim. Şimdi gelin oraya gidelim.

Aziziye Camii (haritada 6 numara) ilk kez 1671 – 1676 yılları arasında Osmanlı Sultanı IV. Mehmet’in muhasibi (Sayman: hesap kitap işlerinden sorumlu kişi) Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1867 yılında yangın geçiren cami 1874’te Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın yardımıyla tamamlanmıştır.

Cami barok, ampir ve rokoko üslubunun bir karışımı halinde kesme taştan yapılmıştır.Caminin mihrap, minber ve pencereleri barok motiflerle süslüdür. Caminin kalem işi süslemeleri Konyalı Hattat Mahbub Efendi tarafından yapılmıştır. (Cami ile ilgili bu bilgiler caminin duvarındaki tabletten alıntı.)

Özellikle bu bilgileri not etmiştim çünkü mimari olarak alışılmışın çok dışında bir cami. Dönemin Avrupa mimarisi model alınarak yapılmış. Barok tarzı yapılara daha çok İstanbul’daki tarihi yapılarda denk gelsek de Anadolu’da bu tarz yapıları görmek pek mümkün olmuyor. Olduğunda da minaresine bakarak ışık kovalıyor gibi sokaklar ötesinden yanına gidebiliyorsunuz.



Bu camide en çok dikkatimi çeken minarelerinin şekli ve kapısının işlemesi oldu.









İplikçi Camii

Aziziye’den sonra ikinci durak İplikçi Camii oldu.(Haritada 5 numara) İplikçi Camii de yine tarihe meydan okuyan yapılardan biri. Esasında tarih ondan çok önemli şeyleri götürmüş ama bizde bu yanını gezinin son günü öğrendik. O yüzden hemen bahsetmeyelim. Önce meşhur şadırvanını tanıtalım.


İplikçi Camii’nin şadırvanı Konya hakkında, Konya’nın camileri hakkında araştırma yaptığınızda karşınıza çıkan ilk güzelliklerden oluyor.  Bu şadırvanın kubbesi adeta bir kulaklık etkisinde akustiğe sahip. Şöyle ki, karşılıklı iki kolon dibinden konuşan iki kişinin sesi birbirine hiç abartısız kulaklıktan duyulan ses yankısında ulaşmakta, hemen yanında konuşan kişide ise karşıdakine nazaran çok daha düşük yankıyla ses iletilmekte. Çok düşündüm ama bunu orada olmadan, sesi kendi kulağınla duymadan hissetmenin, bir başkasına anlatmanın bir yolu yok. Kısacası hayalini kurduramasam da bilin ki akustik mühendisliğinde zirve.

İplikçi camine ulaştığımızda vakit hayli geç olmuştu. Dolayısıyla caminin içine girme imkanını yakalayamamıştık. 19 Ocak Cuma günü öğle saatlerinde yine oradan geçiyorduk ve içeri girip birkaç kare alalım istedik. Bu caminin tarihi olarak en önemli özelliği Mevlana C.R.’nin Konya’ya geldiğinde ilk öğretilerini bu caminin çatısı altında vermiş olması. Yani şuan ki türbenin bulunduğu yer ilk mesken değil. İlk mesken İplikçi camii.




Bu kareleri aldığımız vakit yanımıza cami görevlisi Bahri bey geldi. İlgili olduğumuzu görünce” gelin size ne göstereceğim bak” dedi. Aslında tahmin etmemiz gereken ama hiç de aklımıza gelmeyen o manzarayı bizlerle paylaştı. Mihrabın (imamın namazını kıldığı yer) önüne gelince yerdeki halıyı kaldırdı ve camdan kapağı gösterdi. Kapağın altında caminin eski mihrabı görünüyordu. Camın altından Selçuklu çinisi, Göktürk’ün mavisi bizi selamladı.





Son gün 19 Ocak günü ziyaret ettiğimiz Şerafettin Camii restorasyon çalışmaları içinde olduğu için fotoğraflayamadık. (Harita’da 7 numara)

Şerafettin Camii


Yine 19 Ocak günü ziyaret ettiğimize Selimiye Camii Konya’nın meydanında dev görüntüsüyle en dikkat çeken camiisi.






Haritamızdaki 8 numaralı meydandaki son tarihi yapı Yusuf Ağa Kütüphanesi . Bina 17 Ocak 1795 tarihinde inşa edilmiş. 225 yaşında. Konya’daki tarihi yapılar içinde genç bile sayılabilir :-) Binaya bugün pencereden bozma bir kapıdan girilmekte. Asıl kapısı Selimiye camiine açılmaktaymış. Bu kısma girmek kesinlikle yasak ! Altlı üstlü 22 penceresi varmış. İçinin uzunluğu ve yüksekliği 10,8 mt miş. Bu kütüphanede bugün 11835 kitap mevcutmuş. Bu kitapların büyük çoğunluğu el yazması ve asla dokunulması dahi yasak olan tarihi eserler. Ama bu eserleri kütüphane içindeki bilgisayardan okuyabiliyorsunuz. Yada CD olarak da temin edebiliyorsunuz. Bir başka yolu da yazitlar.org sitesi imiş.

Tabi eserlerin bir çoğu Farsça, Arapça ve Fransızca.

Bir sonraki yazımda 3. Gün üzerinden hareket edip Kelebek Bahçesi , Japon Kyoto Parkı ve Sille köyünü anlatmaya çalışacağım.

Yazılarımdan haberdar olmak için Twitter ve İnstagram’dan cefe35 hesabını takip edebilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu