Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları Kitabı Yorumu



BU YAZI MUHİBBİLER.COM SİTESİNE AİT OLUP DÜŞÜNDÜREN ŞEYLER BLOG YAYINLAMA HAKKINA SAHİPTİR.


"Ekonomik tetikçiler (ET'ler), yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı "yardım" kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar.

Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır.

Nereden mi biliyorum; ben de bir ET idim..."

Bir Ekonomik Tetikçinin itirafları isimli kitap bu cümlelerle başlıyor. Son 10 yıldır giderek artan şirketokrasi koşullarının perde arkasını sade bir dille anlatmış John Perkins.

Yaşadığımız dünya ekonomik sistemini bence en güzel bu "şirketokrasi" ifadesi karşılıyor. John Perkins'de kitabında belirtti üzere, bu bir liberalizm değil, sosyalizm hiç değil. Bu ancak şirketokrasi olabilir diyor. Küresel bir imparatorluk kurma gayretindeki dev şirketler, bankalar ve onlara hizmet eden hükümetler...

Çoğu zaman demokrasi perdesine sığınarak yükseltilen bu insanlar toplumların köleleştirilmesi için şirketokrasiye hizmet ediyor. Bu köleleştirme sanayi devrimi sonrası batının Afrika ülkelerine yaptığından biraz farklı bir yöntemle işliyor. O dönemde beyaz adam, kara kıtaya gidip zenginliklere el koyup kıtanın yerlilerini öldürdü, köle yaptı. Bugün ise o elde ettiği zenginliklerle yarattığı teknolojisiyle sömürüyor.

Bir hedef ülke seçiliyor. O ülkeye, mühendislik şirketlerinin uzman kadroları yollanıyor. O ülkenin ihtiyaçları tespit ediliyor ve raporlanıyor. Ardından hedef ülkenin hükümet yetkilileriyle görüşülüyor. Barajlar, petrol kuyuları, dev projelerle gelişme vaat ediliyor. Hedef ülkenin yetkilileri bunu yapmaya bizim gücümüz yok diyor ama mühendislik şirketlerinin uzman ET'leri "bunu hiç dert etmeyin, krediniz siz onay verdiğiniz an hizmetinizde" diyor. Atılan o imza, yok olan geleceğin imzası oluyor.


"Cehennemin yolları iyilik taşlarıyla döşelidir."

Bu kitapta ne bulabilirsiniz ne bulamazsınız?

Bu kitapta dünya ekonomik sisteminin temel yapı taşlarının nasıl işlediğini bulabilirsiniz. Ekonomilerin nasıl kontrol edildiğini bulabilirsiniz. Toplumların maddesel olarak zengin yaşamları yaşarken nasıl köleleştirildiklerini bulabilirsiniz. Yani modern şehirlerin özgürlük demek olmadığını fark edeceksiniz.

Irak'ın neden bombalandığını, tüm Ortadoğu kaynarken Suudi Arabistan krallığının nasıl yaşadığını, milenyum demokrasisinin nemenem bişey olduğunu göreceksin.

Bu kitaba, bu sistemin bozulması için bir sistem önerisi yada uyanın hepimizi soyuyorlar gibi bir manifesto beklentisi ile sakın yaklaşmayın. Zira kitabın böyle bir amacı yok. Ben sana neler olduğunu anlattım, çareyi sen bulacaksın diyor.

Sayfa 54 GSMH Oyunu

...Bu projelerin her birinin dile getirilmeyen bir özelliği vardı: Hepsinin ortak amacı, dünya üstündeki hükümetlerin uzun vadeli finansal bağımlılıklarını ve dolayısıyla politik sadakatlerini garanti ederken, aynı zamanda müteahhit firmalar için büyük karlar yaratmak ve krediyi alan ülkedeki bir avuç varlıklı, nüfuz sahibi aileyi mutlu kılmaktı. Verilen borç ne kadar büyük olursa o kadar iyiydi. Bir ülkenin omuzlarına binen borç yükünün o ülkenin en fakir vatandaşlarını onlarca yıl sağlık, eğitim ve diğer sosyal hizmetlerden yoksun bırakacağıysa dikkate bile alınmazdı.

Claudine ile birlikte GSMH'nin yanıltıcı tabiatını açık açık tartıştık. Örneğin, nüfusun çoğunluğu borç altında ezilirken bir kamu hizmetleri şirketi sahibi (yani tek bir kişi) bile çıkar sağlasa GSMH artışı gerçekleşebilir. Zenginler daha da zenginleşirken, fakirler fakirleşir.

Ama nihayetinde, istatistiki açıdan bakıldığında bu bir ekonomik ilerlemedir. Çoğu Amerikan vatandaşı gibi, MAIN çalışanlarının büyük bölümü de elektrik santralleri, otoyollar ve limanlar yaparak o ülkelere aslında iyilik yaptığımıza inanıyordu. Okullarımız ve medyamız, tüm eylemlerimizi birer özveri olarak algılamamız konusunda bizleri eğitmişti. Yıllar boyunca, "Eğer Amerikan bayrağını yakıp, elçiliğimize karşı gösteri yapacaklarsa, neden kahrolası ülkelerinden çıkıp onları kendi sefaletleri ile baş başa bırakmıyoruz?" gibi yorumlarla sürekli olarak karşılaştım....



Endonezyalı Kızla Sohbet (Sayfa 96)

....Tüm bunların benim için yapılıp yapılmadığını sorunca bir diğeri gülerek kendimi fazla önemsediğimi söyledi. "Tipik Amerikalı," diye de ekledi sırtıma, dostça vururken.

"Endonezyalılar politikayla çok ilgilidir," dedi yanımda oturan. "Amerikalılar böyle gösterilere gitmez' mi?"

Karşımda oturan ve üniversitenin İngilizce bölümünde lisans öğrencisi olan güzel bir kız, "Sen de Dünya Bankası için çalışıyorsun, değil mi?" diye sordu.

Ona şirketimin Asya Kalkınma Bankası ve Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından verilen bir proje üzerinde çalıştığını söyledim.

"Aslında aynı şey değil mi?" Cevabımı beklemedi.

"Bu akşam seyrettiğimiz oyundaki gibi değil mi yani' Sizin hükümetiniz Endonezya ve diğer ülkelere bir...eeee... şey salkımı... Öyle bakmıyor mu? Şey gibi..." Sözcüğü arıyordu.

"Üzüm," diye tamamladı arkadaşlarından biri.

"Evet, aynen öyle. Bir üzüm salkımı. Tanelerden istediğini seçebilirsin. İngiltere kalsın. Çin'i ye. Endonezya'yı ise at gitsin."

"Tüm petrolünü aldıktan sonra," diye ekledi başka bir kadın.

Kendimi korumaya çalıştım ama içimden gelmiyordu...

Günlük Yazısı (Sayfa 106)

...Zengin toplumlardan biri olmakla birlikte, belki en mutsuzlarından biri de olduğumuzu gösterirken, başkalarının bize benzemesini nasıl isteyebiliriz ki?

Claudine tüm bunlar hakkında beni uyarmıştı belki. Artık bana ne söylemeye çalışmış olduğundan da çok emin değildim. Ama her ne ise entelektüel tezler bir yana, masumiyet günlerimin sona erdiği de acı bir şekilde ortada idi. Günlüğüme şunları yazdım:

ABD 'de tek bir masum kişi var mı? Her ne kadar en büyük kazancı ekonomik piramidin tepesindekiler elde ediyor olsa da, milyonlarcamızın geçimi - doğrudan veya dolaylı olarak - az gelişmiş ülkelerin , sömürülmesine bağlı. Neredeyse tüm sanayimizi besi, i kaynaklar ve ucuz iş gücü, Endonezya gibi yerin, geliyor ve bunun çok azı oralara geri dönüyor. Dış yardımlar olarak verilen borçlar, bugünün çocuklarının ve onların torunlarının birer rehine olmasını garantiliyor. Sırf bize olan borçlarını geri ödemek için, şirketlerimizin onların doğal kaynaklarını talan etmelerine izin vermek, eğitim, sağlık ve diğer sosyal hizmetlerden  vazgeçmek zorunda kalacaklar. Şirketlerimizin elektrik santralleri, havaalanları ve sanayi siteleri inşa etmek için bu paranın çoğunu zaten geri almış olmasının denklemde yeri yok. Çoğu Amerikalı'nın bundan habersiz olduğu mazereti masumiyeti gösterir mi? Tamam kabul edelim, bilgilendirilmemiş ve bilerek yanlış bilgilendirilmiş. Ama masum mu?...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu