Esaretin Bedeli Film Yorumu



BU YAZI MUHİBBİLER.COM SİTESİNE AİT OLUP DÜŞÜNDÜREN ŞEYLER BLOG YAYINLAMA HAKKINA SAHİPTİR.


İnternette sinema filmleri hakkında en kapsamlı bilgiye ulaşabileceğiniz site imbd.com'dur. Sinema filmlerinin konuları, fragmanları, oyuncularının yaşamlarından tutun da daha aklıma gelmeyen bir çok konuda içeriğe ulaşabileceğiniz bu sitenin, bence en önemli özelliği takipçilerinin oylarıyla oluşturmuş olduğu en iyi 250 film listesidir. Birçok farklı yerde karşınıza çıkabilecek olan "ölmeden izlenmesi gereken filmler" listesi, imdb'nin bu listesinden alıntıdır.

Esaretin Bedeli isimli başyapıt ise bu listenin en üstünde bulunan, gelmiş geçmiş en film unvanını hak eden eserdir. İyi bir sinema izleyicisinin bugüne kadar mutlaka izlediğini fark ettiğim filmi, maalesef ben yeni izledim. Özgürlük ve tutsaklığın, birey olabilmek ile yok olmanın ayrımının mükemmel şekilde anlatıldığı filmdeki diyaloglar adeta, altı kırmızı kalemlerle çizilmesi gereken kitap cümleleri tadında.

Zaten Esaretin Bedeli isimli bu film, Stephen King'in "Rita Hayworth and Shawshank Redemption" adlı kitabından Frank Darabont tarafından beyaz perdeye aktarılmış. İkili bu ortalıklarını yine hapishanede geçen bir başka başarılı film "Yeşil Yol"da da devam ettirmiş. O filmde çok başarılıydı ve Esaretin Bedeli'ne benzer hisleri yaşayabildiğiniz bir eserdi.



Esaretin Bedeli isimli filmin konusu şöyle: Başarılı bir bankacı olan Andy Dufrense aynı başarıyı evliliğinde gösterememektedir ve eşi tarafından bir başka erkekle aldatılmaktadır. Bunu kabullenemeyen Andy, eşinin aşığıyla buluştuğu bir gece, alkolün de verdiği cesaretle silahına mermileri doldurur. Öfkeyle aracından inip eve yönelecekken vazgeçip geriye döner. Ama bu geri dönüş Andy'yi kurtarmaz. Eşi ve aşığı o gece yataklarında mermi yağmuruna tutulurlar. Olay yeri incelemelerinde Andy'nin ayak izlerine rastlayan polis, onu yargının ellerine teslim eder. Andy yargılanması sonucunda suçsuzluğunu ispatlayamaz ve iki müebbet hapis cezasına çarptırılır.



Bir anda yaşamı altüst olur. Aldatılmıştır, eşi öldürülmüştür ve bu işlemediği suçtan dolayı ömür boyu hapse mahkum edilmiştir. Andy Dufrense'in hapis hayatı bir çok zorlukla geçecektir. Ama aynı zamanda bir çok tecrübe ve çok iyi bir dost kazandıracaktır. O dostu Red lakaplı Ellis Boyd'tur. Red, Andy hapishaneye geldiğinde mahkumiyetinin 20.yılını doldurmuştu.

Filmin başında Red'in ağzından Andy'nin ilk gece neler hissettiğini dinliyoruz:
"İlk gece en zor olanıdır; buna hiç şüphe yok. Anadan doğma yürütürler. Üzerine attıkları iğrenç tozdan cildin yanar ve yarı kör halde hücrene girersin. Parmaklıklar kapandığında da, artık bunun bir gerçek olduğunu anlarsın. Eski hayatın göz açıp kapayıncaya kadar geçmişte kalmıştır. Düşünebileceğin kadar zamandan başka bir şeyin kalmaz. Bir çok taze balık ilk gece delirme noktasına gelir (Not: Balık, bizdeki çaylak anlamı gibi bir küçümseme ifadesini temsil ediyor) Bazıları sabaha kadar ağlar, bu her zaman olur. Sorulan soru, ilk kimin olacağıdır? Bunun üzerine bahse girmek en iyisidir sanırım. Ben paramı Andy Dufrense'e yatırmıştım. Ama ilk gece Andy Dufrense bana iki paket sigaraya mal olmuştu. Tek ses çıkarmadı."

Özgürlüğün yok olmasının nasıl bir his olduğunu çok basit ama etkileyici şekilde izliyorsunuz. Yemek yemenizin ne zaman olacağını, çişinizi yapmanın ne zaman olacağını size söyleyen birilerinin olması, özgürlüğün yok oluşunun resmi adeta. Ve bu esaret belli bir zaman sonra kanıksar olabiliyorsunuz.



Hapishanenin yaşlı mahkumu kütüphaneci Brooks, insanın özgürlüğünden vazgeçişinin ve tekrar o özgürlükle karşılaştığında yaşadığı endişeyi çok iyi gözler önüne seriyor. Hayatının yarıdan fazlasını -elli sene- mahkum olarak geçiren Brooks, şartlı tahliye edileceğini duyduğu an büyük bir korku yaşıyor. Yaşanılan bu özgürlük korkusunu Red, "kurumsallaşma" olarak açıklıyor. Brooks için artık o buranın bir dolabı bir duvarı gibi, başka bir yaşamı bilmiyor, bu yüzdende Brooks bu hapishanede kurumsallaştı, buraya ait oldu diyor.

"Bu duvarlar acayiptir. Önce nefret edersin, sonra dayandığın tek şey olur..."

İnsanın her değişen koşula ve ortama zamanla uyum sağlamasını açıklayan bu kurumsallaşmaya Andy karşı çıkıyor. Umudun kötü bir şey olmadığını, sokağı düşlemenin ve hapishaneye ait olmamanın güzel olduğunu iddia ediyor. Bu Andy ve Red arasında bir diyalogta şöyle geçiyor:

A: Müziğin güzelliği budur işte, kimse onu sizden alamaz (kalbini ve kalbini göstererek) Daha önce hiç müzik için böyle hissetmediniz mi?

R: Ben gençken mızıka çalardım. Zamanla ilgimi kaybettim. Burada çok anlamlı gelmedi.

A: Bana en çok burada anlamlı geldi. Bir tane alsan unutmazsın

R: Neyi unutmam ?

A: Bakın arkadaşlar dünyada taştan olmayan ve kimsenin senden alamayacağı bazı şeyler vardır. İçinden alamayacakları ve dokunamayacakları bazı şeyler. Asla dokunamazlar.

R: Ne hakkında ?

A: Umut

R: Umut... Sana bir şey söyleyim, umut tehlikelidir ! Umut bir insanı deli edebilir. İçerde iyi değildir. Bu fikre alışsan iyi olur.

A: Brooks gibi mi?

Andy hapishane yaşamına 6-7 yıl gibi süre zarfı sonunda diğer mahkumlardan çok daha farklı şekilde alışmış olacak. Bu alışma çok önemli süprizlere gebe. Zevkle birden çok defa izleyeceğinize inanıyorum. Her izlediğinizde ayrı noktaları keşfedeceksiniz...
Biliyor musun Red, asıl garip olan ben dışarıdayken dürüst biriydim, sahtekar olmak için hapse girdim... (Andy Dufrense)


"Unutmamalıyım ki bazı kuşları kafeste tutamazsınız. Tüyleri çok parlaktır. Ve uçup gittiklerinde de onları kapatmanın günah olduğunu bilen yanınız çok rahatlar. Ama yinede onların gidişiyle bulunduğunuz yerin boş olduğunu hissedersiniz. Sanırım arkadaşımı çok özledim.." Ellis Boyd 'Red'

Yorumlar

  1. bu kadar olur denilebilecek bir filim.izlemeyenler çok şey kaçırmış rahatlıkla denilebilir.Hayatımın filmi.

    YanıtlaSil
  2. harika bir film yıllar önce izlemiştim çok etkilendim bugün izlesem yine o kadar etkilenirim.

    YanıtlaSil
  3. Sitenizi henüz keşfettim ama bu yazıda bile ne kadar kaliteli bir platformunuzun olduğunu anladım. Özgün, akışkan ve doyurucu içeriklerinizi takip etmeye devam edeceğim. Teşekkürler :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu