Gönül Sırları - Halil Cibran / Kitap Tanıtımı




Halil Cibran ismini birçok kez duymuş ancak hiçbir kitabını okumamıştım. 1883-1931 yılları arasında yaşamış Lübnanlı Halil Cibran, felsefe yazarlığı, romancılık, şairlik ve ressamlık icra etmiş.

Elimdeki "Gönül Sırları" isimli eseri, şiir diliyle yazılmış felsefi öykülerden oluşmakta. Çoğu bölümünü tekrar tekrar okumak gerektiğini düşündüğüm bu eseri, bir seferde okuyup değerlendirmek güç. Ancak anlaşılması en kolay ve en etkileyici bölümlerinden biri olan 25. sayfadan başlayan şu bölümü sizlerle paylaşmak isterim:

... Sakin ol kalbim, şafak sökene dek sakin ol.

Sakin ol, çünkü ölü şeylerin pis kokularıyla doludur uzay boşluğu ve bu yüzden içine çekemez senin nefesini.

Sakin ol kalbim ve kulak ver sesime.



Daha dün bir gemiye benziyordu düşüncelerim, denizin dalgaları arasında bir o yana bir bu yana sallanan, ve rüzgarlarla beraber sahilden sahile sürüklenen.

İçi boştu gemimin, sadece yedi küçük şişe vardı, içleri yedi çeşit renkle, hem de gökkuşağının renkleriyle dolu.

Bıkmıştım denizin üzerinde oradan oraya sürüklenmekten, ve bir an geldi ki şöyle dedim kendi kendime:

"Düşüncelerimin bu boş gemisiyle döneceğim doğduğum kente."

Ve her iki yanını yedi renkle boyamaya başladım gemimin, dalgalar arasında seyrederken.



Aynen gün ışığı gibi parlıyordu renklerden sarısı, mavi de gökyüzüne benziyordu, kırmızı ise lalelere.

Sonra, insana keyif veren büyüleyici resimler çizdim gemimin yelkenleri ile dümenine,

Ve ermişlerin rüyalarına benzedi sonunda düşüncemin gemisi,

İki sonsuzluğun, deniz ile göğüs arasında seyreden.

Kentteki tüm insanlar karşılamaya gelmişlerdi ben, gemim limana vardığında,

Sevinç çığlıklarıyla selamladılar ve kent merkezine kadar bana eşlik ettiler,

Tef ve ney çalıyorlardı bir yandan da ,

Çünkü gemim gayet etkileyici gelmişti onlara,

Ama ne bir kimse bindi gemime aralarından,

Ne de fark eden oldu onun boş olduğunuz.

O an şöyle düşündüm içimden:

"Aldattım mı acaba bu insanları, renk şişelerini getirmekle aklen ve kalben yanılgıya düşmelerine mi sebep oldum onların?"

Aradan bir yıl geçmişti ki tekrar bindim düşüncemin gemisine ve denize açıldım.

Doğunun adalarına uğradım, sarı sabır, ıtır ve sandal ağacı dallarından topladım.

Güneyin adalarına uğradım, altın, zümrüt, yeşim ve diğer değerli taşlardan aldım.

Kuzeyin adalarına uğradım, ipekler, kadifeler ve diğer değerli kumaşlardan aldım.

Batının adalarına uğradım, zırh, mızrak ve kılıç gibi çeşitli silahlar aldım.

Böylece dünyanın pahalı ve garip şeyleriyle doldurdum gemimi,

Ve yine doğduğum kente doğru çevirdim rotasını, bir yandan da şöyle geçiriyordum içimden:

"Halkım beni övgüye değer bulup övgüler sunacak mı acaba, yine eşlik edecekler mi bana yol boyunca ney çalıp şarkılar söyleyerek?"

Fakat limana vardığımda, halkımdan hiç kimse karşılayıp selamlamadı beni.

Tek başıma yürüdüm kentin sokaklarında, ama insanlar beni görmezden geldiler.

Pazar yerlerine gidip konuşmaya çalıştım onlarla, dünyanın iyi ve güzel mallarından bahsederek.

Ancak alaycı gülümsemelerle baktılar yüzüme ve alaycı sözler sarfettiler, ve başlarını çevirdiler sonra da.

Rahatsız oldum, üzüldüm bu yaşananlar karşısında ve tekrar limana döndüm.

Gemimi görür görmez kesin bir şeyin farkına vardım, kente dönüş yolculuğum sırasında hiç önemsemediğim bir şeyin,

O an şu sözleri haykırdım alçakgönüllülükle:
"İşte denizin dalgaları silmiş gemimin renklerini, tıpkı bir iskelete benziyor şimdi. Rüzgar, fırtına ve yakıcı güneş silmiş yelkenlerdeki o harika ve hoş resimleri, yelkenler eski püskü, solgun bir elbise gibiler şimdi...

Halbuki dünyanın en kıymetli hazinelerini toplayıp bir mücevher kutusu içinde getirmiştim doğduğum kentin insanlarına, ancak hiçbirisi aldırış etmedi bu saklı hazineye, meğer dış görünüşe önem veriyorlarmış."...

Özel olarak açıklamaya gerek bırakmayacak kadar açık ve net yazılan bu dizeler kitabın en anlaşılır kesimini oluşturuyor. Yine bu dizeler kadar etkileyici bir başka bölümde, arka kapakta bulunmakta:



Din bir tarladır insanlar için,

Sadece menfaati olanlar sürer o tarlayı.

Kimi cennete gitmeyi umut eder dindarların,

Kimi de cehennem ateşinden korkar cahilce.

İbadet etmezdi insanlar hiçbir Tanrı'ya

Yeniden dirilme korkusu olmasaydı.

Ve inkar ederlerdi Tanrı'yı

Sevap beklentisi olmasaydı.

Sanki din bir ticarethanedir onlar için,

İşlettikleri zaman kazanıp, ihmal ettiklerinde zarara uğradıkları...

Yorumlar

  1. Lübnanlı ressam ve yazar Halil Cİbran (1883 - 1931) Batı’yı fethetmiş bir Doğulu’dur. Kısa yaşamının son 20 yılını ABD’de geçirir. Başkan Woodrow Wilson’un deyimiyle O, Batı’yı kasıp kavuran ilk Doğulu fırtınadır. “Prophet” isimli kitabı ABD’de İncil’in ardından ikinci en çok satan kitap olur. 20. yüzyılda Shakespeare ve Lao Tze’yle beraber en çok okunan üçüncü ozandır.
    İşte onun sözlerinden bir demet...
    - Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sırrını sessizce bilir ancak kulaklarınız, kalbinizin bilgisini işitmek için deli olur.
    - Aslında hiçbir insana hiçbir şey borçlu değilsin.
    Ama her şeyi bütün insanlara borçlusun.
    - Hepimiz mahpusuz. Ama kimimizin hücresinde pencere var kimimizinkinde yok.
    - Hepimiz kutsal dağın zirvesine koşuyoruz. Geçmişi bir rehber değil de, bir harita olarak kabul etsek yolumuz daha kısa olmaz mı?
    - İnsanların en gevezesi, en az akıllı olandır. Ve bir hatiple bir tellal arasında büyük bir fark vardır.
    - En zengin ile en yoksul arasındaki fark, sadece açlık çekilen bir gün ve susuz geçirilen bir saatten ibarettir.
    - Her insan dünyada kendisinden önce yaşamış her kralın ve her kölenin torunudur.
    - Büyük adamın iki kalbi vardır: Birisi acı çeker ve birisi ümit eder!
    - Bir gerçek her zaman bilinmek ve ara sıra söylenmek içindir.
    - Birlikte güldüğün birini unutabilirsin ama birlikte ağladığını asla...
    - Doğru yol; sıradan insanların gittiği yol değildir, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
    - Sarhoş bir adam gördüğünde “belki bu adam sarhoşluktan daha kötü bir şeyden kurtulmak için içiyordur” de...

    14 Ağustos 2011 - Milliyet Gazetesi - Melih Aşık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu