Trendeki Yabancılar Kitabı ve Filminin Yorumu



Trendeki Yabacılar isimli eser polisiye romanın kraliçesi olarak adlandırılan Patricia Highsmith'in ilk eseri. Eser aynı isimle 1951 yılında Alfred Hitchcock tarafından sinemaya da uyarlanmış.

Bu eserin hem kitabını okudum hem de sinema filmini izledim. Bir çok kitaptan sinemaya uyarlamada olduğu gibi bu eserde de kitap ve filmi arasında ciddi farklılıklar var.  Önce bu eserin kitabından ardından filminden bahsedelim.

Eseri okurken bazı olayları kafamda canlandırmakta zorlandım. Bunun sebebi olarak düşündüklerim: Kitabın 1950 yılında yazılmış olması ve yaşım sebebiyle bazı konularda bilgi eksikliğim olabilir. Örneğin kitapta bahsedilen tren kopartmanı için hayalimde canlandırdığımla filmdeki çok farklı ve bu farklılık önemli bir ayrıntıydı. Bu farklılık öyle bir kopartmanı hiç görmemiş olmamdan kaynaklanmakla birlikte kitapta yer tanımlarının zayıf olmasından da ileri gelmektedir.

Örneğin:
"...Guy çoktan bitirmişti projeyi, gelgelelim büyük mağaza düşüncesi, işlevsellik üstüne düşünmeyi kaçınılmaz kılıyordu. Sabah boyunca eski çizimlerini sildi, kalemlerin uçlarını sivriltti, müşteriye kaba saba bir fikir verebilmek için bile daha dört beş gün, yani gelecek haftanın ortasına kadar çalışmak zorunda olduğu sonucuna vardı.

Charley Bruno da gelecek bu gece, diye seslendi o akşam Anne mutfaktan."

Aniden mekan ve zaman değişmesi akıcılığını örseleyen yanı gibi göründü gözüme. Ancak böyle eleştirileri yaparken Patricia Highsmith'in bu unutulmaz eserini küçümseme gibi bir konuma düşmeyi asla istemem. Böyle bir yeteneğim olduğunu da düşünmem. Yalnızca bu eseri ilk aldığım an daha yoğun psikoloji içerdiğini düşünmüştüm. O sebeple bir şaşkınlık yaşadığımı itiraf edebilirim.

Yada kitabı okurken heyecanımı kaybetmemin en büyük sebebi katilin gizlenmemiş olması da olabilir. Bugüne kadar okuduğum tüm polisiye romanlarda polis gözünden ilerledim. Suçu işleyeni bulabilmek için sürekli merakla sayfaları çevirdim. Ancak Trendeki Yabancılar'da katilin gözünden romanı okuyorsunuz.



Kitap hakkında son olarak konusundan bahsedeyim:

Guy çok ünlü ve başarılı bir mimardır. Ancak karısı Miriam ile ciddi sorunlar yaşamaktadır. Boşanmak üzere Miriam'ın bulunduğu kente gitmek için bindiği trende karşısına, hayatını allak bullak edecek olan Bruno oturur. Tren kopartmanında Bruno'nun girişimiyle Guy'ın isteksizce dahil olduğu sohbet iki cinayete sebep olacaktır. Çılgın Bruno, Guy'ın eşinden nefret ettiğini öğrenmiş ve Guy'ın eşini öldürürse, nefret ettiği babasını Guy'a öldürtebileceğini planlamıştır. Birbirleriye hiçbir ilişkisi olamayan katil mağdur ağı sebebi ile çözülemeyecek cinayetlerin yaratıcısı Bruno ile Guy'ın cinayetler sonrası yaşadıklarını anlatan bir eser...

Gelelim Trendeki Yabancılar 'ın filmine.



Filmde romandakinin aksine tek cinayet var. Cinayet sonrası kurgu ise romandakinden oldukça farklı. 1951 yılında yapılmış olduğunu da düşünürsek konu oldukça sürükleyici ve hareketli hale getirilmiş. Filmle ilgili ilginç bir ayrıntı öğrendim . Son sahne bir lunaparktadır; atlıkarıncayı yöneten kişi, polis tarafından yanlışlıkla vurulunca atlıkarınca kontrolden çıkar ve delicesine dönmeye başlar. O sırada atlıkarıncanın üzerinde olan Guy ve Bruno kazaya rağmen kavga etmeyi sürdürürler. Yaşlı bir adam, ölüm tehlikesine rağmen bu atlıkarıncanın altından sürünerek geçer ve merkezdeki şalteri indirip onu durdurur. Atlıkarınca yine de paramparça olur ve yıkıntıların altında kalan Bruno orada ölür. Bu sahne filmin en hareketli sahnesi. Hiçbir hileye başvurmadan çekilen bu sahnede, yaşlı adam dönmekte olan atlıkarıncanın altından gerçekten geçmiş; yani ölüm tehlikesi de gerçektir.Ciddi büyük tehlike göze alınarak çekilen bu sahneyi izlemenizi tavsiye ederim.

Patricia Highsmith romanları nasıldır?


(İnsan ruhunun haritası isimli kitaptan alıntılarla - 14 Aralık 1995 Cumhuriyet Kitap ekindeki Ahmet Ümit yazısı)

Romanlarını sağlıksız ilişkiler üçgeni üzerine oturtmuştur. Bozulmaya hazırlanan denge durumunu betimleyerek başlar. (Trendeki Yabancılarda Guy - eski karısı Miriam ve sevgilisi Anne) Kahramanlarımız ya kendi niyetleriyle yada çevrelerindeki kötü kişilerin yönlendirmesiyle (Bruno) , eski eşlerinden kurtulmanın yollarını ararlar. Başlangıçta suça yönelmeleri zorunluluktandır, ruhlarındaki katil uyanır, gerekçe unutulur ve öldürme duygusu bütün benliklerini ele geçirir.

Romanlarının konusu suç ve ölüm olan Highsmith'i etkileyen yazarların başında, Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski gelir. İki yazarın izlekleri arasında şaşılası benzerlikler ve koşutluklar vardır. Dostoyevski'yi bilen dikkatli Highsmith okuru, iki yazar arasındaki akrabalığı hemen sezecektir. Tıpkı Dostoyevski gibi Highsmith de suç eğilimini, öldürme istemini insanın psikolojik yapısında arar. Elbette insanı suça yönelten etkilerin temelinde toplumsal koşulla, günlük yaşamın dayattığı zorluklar yatar ama daha önemlisi öldürme edimi insanın içindedir. Yazar, bu suça yatkınlık eğiliminin altını çizer.

Highsmith'in romanlarında Dostoyevski ile yakınlık o kadar belirgindir ki Trendeki Yabancılar'da  olduğu gibi sonuç, Suç ve Ceza'nın finaline yaklaşır. Guy suçunu itiraf ederek rahatlamak ister. Bunu yapmak için dolayı da olsa ölümüne yol açtığı karısının sevgilisine gider. Olanları anlatır, ama söyledikleri adamın umurunda bile değildir. Birden adama itirafta bulunduğu için pişmanlık duyar. Guy'ın pişmanlık duyduğu bu noktada, Highsmith'le Dostoyevski'nin suça yaklaşımındaki ayrımı görürüz.

Guy, hiç kimsenin hiçbir şeyi, hatta cinayetleri bile umursamadığı bir toplumda vicdan azabı duymanın, işlediği suçu bir başkasına itiraf etmenin bir anlamı olmadığını anlar.

Yorumlar

  1. [...] This post was mentioned on Twitter by handeloji. handeloji said: RT @Cefe35: Trendeki Yabancılar - Patricia Highsmith Kitap ve Film Yorumu ! Blogumuza yazdım http://bit.ly/ijv703 [...]

    YanıtlaSil
  2. ben bu aralar polisiye romanlara iyi daldım cihancım (Lawrence block okuyorum şu an) bunuda okuyacağım önerin üzerine.

    YanıtlaSil
  3. Lawrence Block not edildi hocam aklımda dursun :) ama öncelikli tavsiyem mutlaka Ahmet Ümit :)

    YanıtlaSil
  4. […] önce Trendeki Yabancılar ve Ejderha Dövmeli Kız kitaplarında da böyle bir tercih imkanı olmuştu. Hem kitap hem de […]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu