Av Mevsimi Filmi Yorumum



Av mevsimi filmini izlemek için bu hafta sonu salondaki yerimizi aldık. Film hakkında yapılan olumlu yorumların yanı sıra, Şener Şen'in iyi bir oyunculuk sergilemediği filmin beklenildiği kadar etkileyici olmadığı yorumlarına da denk gelmiştim.

Film hakkındaki yorumlarıma geçmeden kısaca konusundan bahsetmek gerek:
Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliği ile tüm teşkilatın "Avcı" olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışları ile bile lakabının hakkını veren "Deli" İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, baba oğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir "Çömez"...
Öldürülen bir genç kız onları uyuşturucu taciri Asit'le, Türkiye'nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade'ya (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vakkas ve daha bir çok farklı insanla bir araya getirecektir.
Hayatını eşine adayan ve onun hastalığıyla boğuşan Ferman,  boşandığı eşi Asiye'ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan...Çözmeye çalıştıkları bu cinayet üçünün de hayatını değiştirecektir...





Büyük usta Şener Şen'i eleştirenler daha çok Eşkıya ve Kabadayı filmlerindeki rolleri ile kıyaslayarak bu filmde oyunculuğunu eleştirenler büyük bir yanılgıya düşüyorlar. O yanılgının çok basit bir ispatı ise Avcı Ferman'ın gözlükleri ! Klasik, eski tip, sıradan olan bu gözlükler Avcı Ferman'a ayrıntıcı, dikkatli, tecrübeli bir cinayet masası amiri izlenimi veriyor. Avcı Ferman'ı Kabadayı'daki Ali Osman'dan ayıran özellik bileğinin gücüne değil, dikkatli tecrübeli zihnine güvenen karakter olması. Yani güzel bir benzetme ile şöyle diyebiliriz; Ali Osman tavla ustası, Avcı Ferman satranç ustasıdır. Şener Şen ustayı bu gözle değerlendirmek gerek.

Film polisiye türde bir eser. Ancak Türk sinemasında henüz benzerine pek rastlamadığımız türde bir polisiye. Türk sinemasında polisiye denildiği vakit, koşuşturmaca, aksiyon, hoplayıp zıplayan vuruşan insanlar akla geliyor. Oysa geçenlerde Muhibbiler Blog Facebook Sayfası'nda gelmiş geçmiş en iyi 5 polisiye film videosu paylaşmıştık. Bu filmlerin neredeyse tamamı polisiyenin en büyük özelliği olan zeka üzerine kuruludur. İnsanı anlatan, insanın zaaflarını, egosunu, tatmin olmaz hırsını anlatan eserlerdir. Kurguları matematik işlemi gibidir. Toplaya toplaya gidersiniz ipuçlarını.

Av Mevsimi işte bu bakımdan Türk Sinemasında benzerine az rastlanan iyi bir polisiye film olmuş. Ferman ve İdris'in birbirine zıt karakterleri efsanevi film Seven'ın Detektif Somerset'i (Morgan Freeman) ve Detektif Mills (Brad Pitt) anımsatıyor. Ferman olayları zihninde çözmeye çalışan, çözemediği vakit tekrar oturup düşünmek gerektiğini, olaya bakış açımızın değiştirilmesi gerektiğini söylerken, Deli İdris önce hareket eden sonra düşünen biri olarak karşımıza çıkıyor.

Filmin gözden kaçan ama çok önemli bir sahnesi var. Deli İdris'in Battal Çolakzade'nin evine girdikten sonra onunla karşılıklı oturduktan sonra söylediği ilk cümlenin "karım beni affetmiyor" olması. Çünkü konu o ana kadar Battal Çolakzade'nin töre yada kıskançlık sonucu kızı öldürttüğü şüphesi üzerinden gidiyor ve Deli İdris'te eşi tarafından reddedildiğini söyleyip aslında aynı histe oldukları mesajını veriyor. Sen vurdun ben vuramadım demek istiyordu.

Yavuz Turgul senarist-yönetmen olmasa, kitap yazarı olsa idi Av Mevsimi'ni kara roman türünde yazardı. İnsanların istek ve arzularının onları nasıl yönlendirdiğini daha detaylı ifade edebilirdi. Eğer filmi izleyecek olursanız bu gözle ona yaklaşmanız gerekmekte. Av mevsimi aksiyonu pek olmayan ve akış hızı beklentilerinizden daha yavaş olabilir.



Klasik Cem Yılmaz'dan daha farklı bir Cem Yılmaz ile karşılaştık bu filmde. Kendisinin yazdığı Her şey Çok Güzel Olacak filmin bu yana bence ilk kez film için bir karaktere girmiş. Her şey Çok Güzel Olacak'tan bu yana oynadığı tüm filmlerde ona çok uzak olmayan muzur, eğlenceli birini izlerken bu filmde sahnedeki Cem Yılmaz'ı değil, Deli İdris'i izliyorsunuz. O Deli İdris'in Lazca konuşmaları ve rahmetli Kazım Koyuncu'yu hatırlatan şarkısı ise ayrı bir güzel.

Bugünkü gazetelerde organ nakli hakkında filmde oldukça eksik ve doğru olmayan ayrıntılar olduğu yönünde eleştiriler vardı. Eğer böyle bir aksaklık varsa kusurlu yanlarından biri olarak sayılabilir. Zira polisiyeyi yazmak çok büyük özen ve araştırma gerektirmektedir, bunun hakkının verilmesi gerek.

Son birkaç notu şöyle verebiliriz:

- Ekonomik çarpıklıkların yüksek olduğu toplumlarda güçlü kişilerin bazen hukuku zorlar şekilde güçlü olabildiklerine dikkat çekilmiş.

- Belki bir başyapıt değil ama iyi bir film ! Salondan çıktığımda verdiğim paraya acımadım...

- "Cinayet yerin bütün toprağıyla örtülse yine kendini belli eder !" Shakespeare'in bu sözünün Hasan tarafından dile getirildikten sonra Ferman'ın "çözülmeyen bir cinayetin romanını okumak ister misin?" diye sorması Patricia Highsmith'in Trendeki Yabancılar isimli eserini anımsatıyor. Ama daha da önemlisi bu iki yazarında takipçisi Ahmet Ümit'in romanlarına çok benzer özellikleri var filmin.

Yorumlar

  1. [...] This post was mentioned on Twitter by Cefe and Barbaros Demir, Cefe. Cefe said: Av Mevsimi filmi yorumum eminim farklı noktaları tespit ettik okumanız tavsiyesi ile... http://bit.ly/hotriw [...]

    YanıtlaSil
  2. Filmi çok sevdim. Okuduğum isabetli yorumu da.
    Filmi polisiye olarak izlemedim. Belki, vurdulu kırdılı, soluk soluğa polisiye filmi izleyeme beklentisi ile gidenler, umduklarını bulamadıklarından eleştirdiler.
    Türk sineması adına, usta yönetmen senarist ve oyuncularıyla büyük kazanç.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Çok isabetli bir yorum yazısı olmuş, beraber izlemiş olsak da bukadar ayrıntılı ve isabetli bir yorum yapabilir miydim emin değilim :)

    Filmle ilgili şunu söylemek istiyorum. Sen yorumunda Avcı Ferman\'ı (Şener Şen) satranç ustasına benzetmişsin, ben kara roman polisiye türünü satranca benzetiyorum. Bu tür polisiyede olay suçlu-polis kovalamacasıyla başlasa da, sonunda katilin kim olduğu önemini kaybediyor. Geriye insan veya toplumla ilgili verilmek istenen mesaj kalıyor. Önemli olan o mesajı en etkileyici şekilde okuyucu/izleyiciye verebilmek.

    Bu film, bu türde Türk film tarihimizde bir ilk olarak adlandırılabilir. Eleştireceğim tek nokta ise; kurgunun basit kalması. Vermek istenilen mesaj, şaşırtmadan veriliyor. Bu konu,bu tür,bu oyuncular çok daha karmaşık bir hikayeyi kaldırabilirdi diye düşünüyorum.

    Ellerine kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  4. ticariprogramlar17 Aralık 2010 20:05

    güzel yorum elline sağlık.

    YanıtlaSil
  5. guzel yorum dostum:))
    bende cok begendım filmi.Gerçi olaylar biraz sıradan gelişiyodu, yani hiç şaşırtmaca yoktu nerdeyse.gene de guzeldi.Cem Yılmaz'ı da hıc sevmem ama bu film fikirlerimi degistirdi:) Türk sinemasının iyiye gidiyor olmasını gormek guzel...

    YanıtlaSil
  6. Gerçekten kaliteli bir film ancak %90 performansa koşarken;
    1-Olay yalın gerçeği hemen tahmin ediyorsunuz,
    2-Çok fazla mantık hatası var,
    3-Filmin başındaki en büyük hata ise kopan kolun oyuncak gibi sergilenmesi, (burada yapılar el espirisine hiç gerek yoktu, en azından o kol daha gerçekçi olmalıydı, çünkü ciddi bir olay yeri incelemedesiniz),
    Ama genel olarak iyi bir film ancak dediğim gibi yukarıda saydıklarım 4*4 işlenseydi gerçekten çok kaliteli bir filim olacakmış.
    Emeği geçen herkese teşekkürler, türk filimlerin de bu filmi büyük bir sıçrayış olarak kabul ediyoru.
    İnşallah arkası gelir..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sultanı Öldürmek Kitap Yorumu ve Fatih'in Ölümü Üzerine

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu