Ölü Ozanlar Derneği Filmi İzlenimlerim


Ölü Ozanlar Derneği isimli filmi birçok kere adını duymama rağmen hiç izlememiştim; ta ki geçenler Twitter'da bir konuda bahsederken bu filmin tavsiye edilmesine kadar...

Kimi filmler vardır görsel efektleri , macerası, koşuşturmacısıyla çok etkileyicidir. Kimi filmlerde vardır, oldukça sakindir ancak diğer türe göre çok daha sarsıcı derin izler bırakacak mesajla sonlanır. Ölü Ozanlar Derneği'de o tarzda bir film. Çok kısa özet geçersek, modernizm eleştirisi diyebiliriz film için.

Önce kısaca konusu paylaşalım ardından yorumları detaylandırırız:

"1959 yılında geçen film, John Keating (Robin Williams) adlı çok başarılı ve bir o kadar da farklı olan edebiyat öğretmeninin çok disiplinli bir erkek okulu olan Welton Acadamy'de (takma adı Hell-ton) öğretmenlik yapmaya geldiğinde başlar. Bay Keating, çoğu baskı altında olan öğrencileri edebiyat ve şiirin bambaşka dünyasıyla tanıştırır. Onlara özgürlüğü, hayatı yeniden anlamayı, dünyaya farklı açılardan bakmayı öğretir. Ancak Welton Akademisinin felsefesine tam örtüşmeyen bu ders anlatımı akademi yönetimi tarafından da gözden kaçmayacaktır. Okul müdürü Bay Nolan, yeni edebiyat öğretmenini, öğrencilerinden birinin intiharı üzerine, sorumlu görmüştür. Bunu bahane ederek edebiyat öğretmeni Bay Keating'i okuldan ayrılmaya zorlamıştır, fakat bu ayrılığa onu anlayan öğrencilerinin verdiği tepki Bay Nolan'ı hayatı boyunca yaşadığı belki de en utanç duyacağı anına sürükler ve film biter...



Öğrenci ve öğretmen ilişkisini alışılagelmişin çok dışında bir mizansen ile yansıtan bu film aynı zamanda öğrencilerin hayatlarını doludizgin yaşamalarını da çok etkileyici bir şekilde ekrana taşımıştır. Temelde filmde özgür düşünmenin önemi vurgulanmış, eğitimdeki totaliter, baskıcı bakış açılarına eleştiri getirmiştir" (wikipedia)

Wikipedia'dan bir alıntı daha yapıp yorumumu geçeyim:

Modernist hareketin 19. yüzyıl ortasında Fransa'da ortaya çıktığı kabul edilir. Temelde dayandığı fikir, geleneksel sanatlar, edebiyat, toplumsal kuruluşlar ve günlük yaşamın artık zamanını doldurduğu ve bu yüzden bunların bir kenara bırakılıp yeni bir kültür icat edilmesi gerektiğidir. Modernizm ticaretten felsefeye her şeyin sorgulanmasının gerekliliğini savunur. Modernizme göre 20. yüzyılın ortaya çıkardığı yeni değişiklikler ve yenilikler kalıcıydı, aynı zamanda yeni oldukları için 'iyi' ve 'güzeldi' ve toplum dünya görüşünü bu öngörülere göre gözden geçirip uyarlamalıydı...

İşte Ölü Ozanlar Derneği isimli film bu felsefeye karşı çıkan bir film. Filmden kısa bir alıntı yapalım:

Dakika 23 - Şiirin tanımını Bay Keating kitaptan yırttırırken konuşuyor:
Yırtmaya devam edin beyler, bu bir kavga, bir savaş; ve ölenler kalpleriniz ve ruhlarınız olabilirler. Şiirlerin anlamını çıkaran akademi ordusu saldırıya geçti. Hayır ! Bunu kabul edemeyiz... Artık Bay Precture yok. Kendiniz için düşünmeyi tekrar öğreneceksiniz. Sözcüklerin ve dilin tadını hissetmeyi öğreneceksiniz.

Size kim ne derse desin, sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilir ! Siz mesela 19.yy edebiyatının işletme yada tıp okurken hiçbir işine yarmayacağını düşünüyor, öyle değil mi ? Olabilir tabi... Bay Hopkins'te ona katılıyor ve evet şuanda sessizce kendi asıl amacımıza devam etmeliyiz diyor. Size bir sır açıklayacağım . Toptanın bakalım buraya ( Yere çöküyor öğrenciler başına geliyor)

Biz hoş olduğu için şiir okuyup yazmıyoruz . İnsan ırkının bir ferdi olduğumuz için şiir okuyup yazıyoruz. Çünkü insan ırkının içinde coşkular vardır. Tıp, hukuk, mühendislik yaşamak için gerekli olan asil birer meslek. Ama şiir... Aşk , sevgi... Biz bunlar için hayattayız.... Hepimiz birer solucana yem olucaz. Bu hayatta sizde iz bırakabilirsiniz...

Bu filmin konusunda en çok beni etkileyen cümleleri bunlardı. Bir çok defa, farklı ortamlarda anlattığım ve Revolutionary Road isimli filmin yorumunda da yazdığım bir durumdur bu. Hayat yaşamak içindir ve iş asla hayatın kendisi değildir. İnsanın ruhunu huzurla dolduran mutlu eden her şey içinde maddiyat olmayan konulardır. Bir dostla sohbettir... Ama içinde maddiyat olmayan sohbettir. Bir kitaptır, romandır... Filmdir, tiyatrodur, resimdir...

Ölü Ozanlar Derneği'nde Bay Keating öğrencilerinin yüreklerine manevi alemin özgürlüğünü gösterdi sadece. Onlara sadece deri ve kemikten olmadıklarını, yürekten, ruhtan oluştuklarını fark ettirdi. Etkileyici bir film ama başta da dediğim gibi sakin bir akışı var. Tercihinize kalmış izleyip izlememek...

*1989 yılında gösterime girmiş bu film. Benim gibi halen izlemeyen kaldıysa...

* Aynı filmin kitabı da varmış...

Yorumlar

  1. Filmi izlemedim ama anlattığın şekliyle gözümde tam canlandı diyebilirim. İzlemek gerek tabi ama benim diyeceğim başka.

    Bu tek tip insan modeli, ezber sistemi, robotlaşan insanlar vs devletlerin oluşmasıyla ortaya çıksa da en şiddetli biçimini Amerika uygulamıştır uygulamaktadır. İşin garibi, sistemi eleştirenlerin de hep kendilerinden çıkması. Kuran kendileri ama filmleriyle sistemi eleştiren de kendileri :)

    YanıtlaSil
  2. [...] This post was mentioned on Twitter by Hande Tutkun, Cihan Çavuşoğlu. Cihan Çavuşoğlu said: Blogumuza yazdım :) Ölü Ozanlar Derneği filmi yorumum: http://bit.ly/bDYlsP [...]

    YanıtlaSil
  3. Demet Yasemin Ertürk13 Aralık 2010 00:11

    Filmi yıllar önce izledim,tek kelimeyle harikaydı.Filmden bir alıntı; ''CARPE DIEM ''...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu