Aşkı bir daha düşünmek için , Etme - Mevlana C.R.


Şems'im (güneşim), ayım geldi  / Gözüm, kulağım geldi  / Gümüş bedenlim geldi /  Altın madenim geldi  /  Başımın sarhoşluğu geldi  /  Yolumu vuran geldi  /  Tövbemi bozan geldi  /  Gözümün nuru geldi  /  Başka ne dilediysem /  İşte o geldi...

Tatlı bir ömür gibi gitmeye niyetlendin

ayrılık atını eğerledin inadına.

Git, yeni ülkeler gör, büyülü diyarlarda gez.

Ama benimle eğleştiğin toprakları da unutma, hatırla emi!

Gittin ey sevgili şimdi yollardasın

Ayın değirmisini başına yastık yapmış uyumaktasın

güzel uykular, renkli düşler seninle olsun

ama bir zamanlar dizlerimde yattığını da unutma, hatırla emi.



Ya olduğun gibi görün   /  Ya göründüğün gibi ol  /  Şefkatte, merhamette güneş gibi ol  /  Ayıpları örtmekte gece gibi ol  /  Keremde, cömertlikte akarsu gibi ol  /  Tevazuda, mahviyette toprak gibi ol  /  Hoşgörüde  deniz gibi ol  /  Öfkede, asabiyette ölü gibi ol  /  Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim

Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim

Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim

ama senden başka kimse duymayacak

Kimse anlamayacak...

"Sabırsızsın...

Oysa bütün mahlukat sabrın ipliğiyle bağlıdır birbirine. Dünya sabırla döner. Çünkü güneşin de, ayın da zamana ihtiyacı vardır. Sabırlı ol. Büyük sırlara ermek için sabır denizinde yüzmeyi öğrenmen lazım. Çünkü sırlar, sabır denizinin dibinde saklıdır.

Uyum güzelliktir. Uyum, suyun özelliğidir. Su, sabrın simgesi, istiridyenin yurdudur. Su olmasaydı, inci de olmazdı. Sabırlı ol ki istiridye gibi inciler yapasın.

Sözler hakikat değildir, ağzımdan çıkan seslerdir. Hakikati öğrenmek için söze değil, yaşamaya ihtiyaç vardır.  "

Şems-i Tebrizi

"Gönül gözün kapanmış olduğu için, aklın sınırları dışına çıkamıyorsun. Gerçek aşkın ne olduğunu bilmediğin için, fedakarlığın da ne demek olduğunu bilmiyorsun. Çoktan bitmiş, heyecanı sönmüş, ancak ilginç ülkeleri gezerek, eğlenceler düzenleyerek, lezzetli yemekleri midenize indirerek, bedenlerinizi yaralarcasına sevişerek birbirinize katlanabildiğiniz cüzi aşkına bakarak, benimkini yargılıyorsun...

Sen gerçek aşk nedir tanımadın ki, beni yargılayabilesin. Sen elini hiç ateşe sokmadın ki, aşk yangınının insan yüreğini nasıl sönmez bir çerağa çevirdiğini görebilesin. Sen, sevgilin için ölmedin, öldürmedin ki, beni anlayabilesin!  "

Şems-i Tebrizi

" Hepimiz aynı sebebin neticesiyiz, hepimiz aynı ışığın zerrecikleriyiz, suret nedir ki?  "

" Derviş odur ki, bedenden soyunsun, candan sıyrılsın, duygudan kurtulsun.  "

" Savaşların en büyüğü, kendi nefsimizle olandır.  "

Şems-i Tebrizi

Aşkı bir daha düşünmek için

* * *

Sevgiyi , dostu bir daha düşünmek için

* * *

O olmak için ,

* * *

Manayı bilmek için ,

* * *

Maddeyi görmemek için ,

* * *

Anlamak için bu tadı sizlerle paylaşmak istedik... Kısa tarihsel bilgi öncelikle , ardından o muhteşem eser ve mükemmel yorumlama yolluyorum sizi...

1244 yılında Konya'ya gelen Şemseddin Tebrîzî adlı bir zat, onun ilimle dolu dünyasında aşk ile yepyeni ufuklar açtı. Bu iki ilâhî âşık, bir müddet yalnızca bir köşeye çekilerek kendilerini tamamen Hakka verdiler. Günlerce, gecelerce sohbetlere daldılar. Birbirlerinde kendilerini ve Yüce Allah'ın eşsiz güzelliklerinin tecellîlerini gördüler. Buluştuklarında Hz.Mevlânâ 38, Hz.Şems 60 yaşlarında idiler. Artık Mevlânâ bütün zamanını Şems ile sohbete ayırıyordu. Bu ilâhî aşkı idrâk etmekten âciz olanlar, Hz.Mevlânâ'nın Şemse olan ilgisini kıskanarak, ileri geri konuşmaya başladılar. Bu sözleri duyan Şems üzüldü ve 1246 yılında Konya'yı terk edip Şama gitti.

Şems gidince Hz.Mevlânâ derin üzüntülere boğuldu. Şemsi tedirgin ederek uzaklaşmasına neden olanlar da Mevlânâ'nın bu hâli karşısında pişmân oldular. Hz.Mevlânâ bir mektup yazarak oğlu Sultan Veledin de bulunduğu bir kâfileyi Şama gönderdi. Şems mektubu okudu ve Hz.Mevlânâ'nın dâvetini geri çevirmeyerek 1247 yılında Konya'ya döndü. Şemsin dönmesine herkes sevindi. Hz.Mevlânâ artık gülüyor, ziyâfetler veriyor, sema meclisleri düzenliyordu. Şemsle sohbet günlere ve gecelere sığmıyordu.

Fakat bu huzurlu günler uzun sürmedi. Dedikodular, çirkin sözler ve iftiralar yeniden başladı.

1247-1248 yılında Şems aniden kayboldu. Onu bir daha ne gören, ne de izini bulan olmadı.

Hz.Mevlânâ, Şemsi çok aradı. Ayrılığın büyük acısıyla şiirler söyledi, gözyaşları döktü. İki kere Şama gittiyse de izine rastlayamadı. Şemsin bedenî varlığını bulamayan Hz.Mevlânâ, onu mânâ yönünden kendinde buldu ve aramaktan vazgeçti. Bir şiirinde şöyle der:

"Beden bakımından ondan ayrıyım ama, bedensiz ve cansız ikimiz de bir nûruz.
Ey arayan kişi! İster onu gör, ister beni. Ben Oyum, O da ben."


* * * * * * * * * * * * * * * *

"Bir sabah olan oldu, Şems yoktu... Celalettin dostunun gidişiyle adeta yıkıldı... Büyük ıstıraplar içinde dosta onlarca beyit, şiir ve rubayi yazdı. İlahi aşkının ilk kıvılcımını başlatan biricik dostu Şems artık yoktu. Büyük acı, üzüntü ve keder vardı... "

İlahi aşkı Şems, Mevlana ve Konya'yı terk edip Şam'a göçe karar verince, Mevlana "Etme" diye yakarır ona. ..

Yorumlar

  1. [...] Bab-ı Esrar‘ını okuduktan sonra etkilendiğimiz ve beyitlerinden alıntılar yaptığımız yazımızı da bu gösteriyi izledikten sonra daha anlamlı olarak tekrar okunası [...]

    YanıtlaSil
  2. şems,in akıbeti hakkında bilgi verirseniz çok sevinicem aksi taktirde meraktan ölebilirim:)

    YanıtlaSil
  3. yılmaz erdoğan denen adam yorumunla tüm duyguları katletmişsin ETME...hz mevlanın sözleri senin ağzına yakışmıyor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu