Türk Denizcilik Tarihinin Yürek Burkan Onurlu Sayfası Ertuğrul Firkateyni ve Ali Kaptan


Bugün Denizcilerimiz güvenliği sağlamak amacı ile Somali - Aden Körfezine doğru 9 gün sürecek bir yola çıktılar . Onların vedalaşmalarını izlerken aklıma Sunay Akın'dan dinlediğim destansı bir Türk Denizcilik anısı geldi . Daha sonradan da araştırıp detaylı olarak bilgi sahibi olduğum ,  gözleri yaşlandıran , onur sayfalarımızdan biri olan Ertuğrul Firkateyni 'ni pek bilenimiz de yoktur . Daha fazla girişi uzatmadan 120 yıl öncesine doğru bir yolculuğa çıkalım =))

1880 li yılların sonlarına doğru Çanakkale Boğazından Marmara içlerine doğru o vakte kadar hiçbir Osmanlı tarafından karşılaşılmadık bir bayraklı gemi girdi . İhtiyatla yaklaşılan bu gemiden çekik gözlü kısa boylu adamlar indiler ve Osmanlı Devletine olan dostluklarını dile getirdiler . Padişahın huzuruna çıkıp , okyanus ötesinden geldiklerini devletlerinin adlarının Japonya olduğunu , krallarının devrin Osmanlı hükümdarı Abdülhamit'e saygı ve dostluklarını dile getirip hissiyatlarının kanıtı sebebiyle hediyelerini sundular . Belli bir süre İstanbul'da misafir edildikten sonra Japon denizciler törenle yolcu edildiler .

Zaman geçmiş ve Osmanlı Devleti'nin de aldığı hediyeler ve dostluk selamlarına karşılık vermesi gerektiğinin düşünen Abdülhamit , dönemin değerli deniz amirallerinden olan Ali kaptanı huzuruna çağırtır . Ona sakal bırakması gerektiğini , uzun bir yolculuğa çıkacağını ve büyük denizcilerin sakallı olduğunu hatırlatır . Yanına inandığı güvendiği denizcilerden bir birlik kurmasını ister . Ancak bu yolculuğun çok zorlu olduğunu de söyler . Çünkü yolculuk Ertuğrul Firkateyni ile yapılacaktır .

Duyanların sebebini anlamakta zorluk çektikleri bir tercihti Ertuğrul . Zira Osmanlı donanmasının elinde zırhlı, daha büyük gemilerde vardı . Ertuğrul ise 11 yıl Haliç'te bir dubaya bağlı ve tam 11 yıl yüzmemiş bir gemiydi . Derler ki, 'Diğer gemileri Almanlardan aldık. Ertuğrul özbe öz Türk yapımı. Bu yüzden Türk'ün gemisi gidecek'. Yabancı değilsiniz; böyle bir söylem varsa altında bir bit yeniği var demektir. Gerçek şu: Ertuğrul, hem buhar donanımı hem de yelken donanımı olan tek gemi. Kaptan Ali Bey'e demişlerdir ki; 'Evladım bizim onca yolu karşılayacak kömür alacak paramız yok. O yüzden limanlara yanaşırken buhar yakın, düdüğü öttürün ama açık denizde yelkenle gidin. Çünkü paramız yok.'


Yürek burkan tarihi sayfa o tercihle başlamıştı . Kaptan Ali Bey'in hazırlık için bir aylık zamanı vardı . O bir aylık sürede sakal bıraktı ve gerekli hazırlıklarını tamamladı . Askerlerine yolculuğun zorluğunu usulünce anlattı . Hiç kimsenin böyle bir yolculuk için zorunlu olmadığını dileyenlerin katılamayacağını dahi bildirdi . 1889 yılının kış mevsiminin soğuk bir sabahı tüm askerleri Ertuğrul'un üzerinde Kaptan Ali Bey'in emir ve görüşlerine hazır beklemekteydiler .

Ve kaptan Ali Bey'in üç yaşındaki kızı Neyyire'yi o yolculuğa çıkmadan önce son kez kucaklayıp öptüğünde sakalı vardı. Ve üç yaşındaki Neyyire, babasını yalnızca o pamuk gibi dokunuşla anımsamış yaşantısı boyunca. 'Babam benim için yumuşacık bir sakal, başka bir şey anımsamıyorum ki' dermiş .

Ertuğrul yola koyuluyor. O dönem gemilerin yaklaşık 3.5 ayda alması gereken yolculuğu 8-8.5 ayda tamamlıyor. Ama tamamlıyor. Japonlar çok şaşırıyor. Diyorlar ki Yokohama Limanı'na gelen geminin kaptanı Ali Bey'e; 'Nuh'un Gemisi'nin yüzüp yüzmediğini bilemeyiz ama sizin bu gemiyle buraya gelmeniz gerçekten mucize. Fakat mucize bir kez olur. Nasıl geri döneceksiniz?'. Kaptan Ali Bey'in bir tek güvencesi vardır: O da Ertuğrul'un ambarlarına doldurduğu emekçilerdir. Çünkü kaptan Ali Bey'de o kadar yolu ahşap bir gemiyle almanın, hele geminin, iç deniz için yapılmış bir geminin okyanusun büyük dalgalarına dayanamayacağını çok iyi bilmekteydi. O yüzden geminin ambarlarını kömürle dolduramadı ama tahtalarla, gemi yapımında kullanılan kalaslarla doldurdu. Ve birde marangoz ustası koydu denizcilerin yanına . Yola çıktıklarında Ali Kaptan dedi ki; 'Bakın aslanlarım. Ertuğrul durmadan dalga yiyecek. Harap duruma gelecek. Yukarda rüzgar, aşağıda sizin emek gücünüz. Beğenmediğiniz tahtaları kesin, biçin, değiştirin. Nasıl olsa tahta bol. Yolculuk boyunca siz Ertuğrul'u yüzdüreceksiniz.'

Abdülhamit'in hediye ve dostluk mesajları Japon Kralına bildirildikten sonra törenler ve balolardan sonra dönüş yolculuğu vakti gelmişti . Geri dönüş yolculuğunda da kaptan Ali Bey'in tek güvencesi Ertuğrul'un ambarındaki emekçilerdi. 'Bizi yüzdürürse onlar yüzdürecek' diyordu. Ama Japonlar dediler ki; 'Büyük bir fırtına var. iki aylık fırtına. Hiç olmazsa o dinsin. Bekleyin.' Kaptan Ali Bey hesabetti. iki ay bir limanda bağlı kalmak demek, yolculuğun iki ay daha uzaması demek; 600'e yakın insanın iki aylık masrafı demek. O kadar paraları yoktu. Ertuğrul'un dışı boyanmıştı ama içi harap durumdaydı. Bunları düşününce yola çıkmak zorunda olduğuna karar verdi . Japonlar o vakit sizlere borç olarak daha sağlam bir gemi verelim dediler . Ali Kaptan yürekleri burkan cümleyi kurdu ve : "Bir Osmanlı asla borç almaz" dedi .

16 Eylül 1890 tarihinde geri dönüş yolculuğunun dördüncü gününde Japonların Uşimi adası açıklarında büyük bir fırtınaya yakalandı Ertuğrul. Okyanusun dev dalgaları. Aşağıda emekçiler kalasları, tahtaları kesip biçmekte ve durmadan çakmaktadır. Derken birden kaptan Ali Bey'i gördüler. Kaptan Ali Bey büyük üniformasını giymişti. Kaptanların yalnız önemli günlerde giyecekleri büyük üniformaları vardır, sırmalı. Seferde giymezler onları.

Şaşırırlar.

Fırtınanın ortasında, dev dalgalarla boğuşan Ertuğrul'da kaptanın büyük üniformasını giymesinin ne anlama geldiğini de biliyorlardır aslında. Ali Bey; 'Hadi yiğitlerim' der. 'Ertuğrul'dan buraya kadar. 'Ama efendim, gemi su almıyor ki!'. 'Almıyor ama geminin mirgan direği yıkıldı.' Ahşap bir geminin mirgan direği yıkıldı mı bisküviden yapılmış bir gemiye dönüşür. Az ötede Uşimi adasının ışıkları gözüküyor, feneri gözüküyor. Dönseler kurtulacaklar. Ama olmuyor . Dönemiyorlar .

Kaşinozaki fenerinin kapısı çalınıyor. Japonlar açıyorlar, Şaşkınlar. Islak, garip kıyafetli bir insan. 'Nereden geldi bunlar bu adaya?' dillerini de anlamıyorlar. Denizcilerin o rengârenk bayraklarını getiriyorlar. Fırtınalı bir gecede bir Japon fenerinde, bir tarafta Japonlar bir tarafta bizimkiler ve yerde rengarenk bayraklar; anlıyor ki fener bekçileri, az ötede bir Türk gemisi batmış. Bekliyorlar. Sabaha kadar gelen yalnızca 69 kişi. Boğulan 500'ü aşkın denizcimiz arasında kaptan Ali Bey'de vardır.

Ertuğrul'un batışı ilk kez, yakın tarihimizde 'Bu kadar da olmaz. Kokuşmuş, kendisini tamamıyla yabancı sermayenin güdümüne vermiş, kapitülasyonlarla; bu anlayış hepimizi ölüme gönderecek. Bir şeyler yapmalı!'diye sizin gibi o dönemin aydınlık insanlarını bir araya getirmiştir. Cumhuriyet'e giden aydınlanma sürecinin başlangıcı, Ertuğrul firkateyninin batışıdır.

Kaptan Ali Bey'in kızı Neyyire de zaman içinde evleniyor. Ve oğlu dünyaya geliyor, kaptan Ali Bey'in hiç kucağına alıp sevemediği torunu.

Ve bu torunu da Ertuğrul'un batışından bir yıl sonra, 1891'de Erdek'de batan, sonra 2. Dünya Savaşında 1915 yılında E-11 kod adlı İngiliz denizaltısı tarafından torpillenerek bir daha batan ki, her iki seferde de denizden çıkarılıp yüzdürülmüş olan 1919 un 15 Mayıs 'ın da İstanbul'dan yola çıkıp Samsun'a giden Bandırma Vapuru'nun içinde , Mustafa Kemal'in yanında olan Cumhuriyet Döneminin ilk Milli Eğitim Bakanı olacak olan Hasan Ali Yücel'dir.

O Hasan Ali Yücel 'in oğlu da bugün hepimizin tanıdığı Şair Can Yücel'dir .

NOT :
(Bu alan http://www.uluyama.org/page.php?ID=166 sayfasından alıntıdır)


II.Abdülhamit döneminde bir gemimiz , Kuşhimoto (16/09/1890) yakınlarında batar ve 587 denizcimiz hayatını kaybeder. Resimde gördüğümüz yer , bu şehitlerimiz için anılarına Japon Hükümeti tarafından yaptırılan bir anıt.
Hayli duygulandığımız bu yerde şehit denizciler için saygı duruşu , milli marşlar söylendikten sonra herkes birer çiçek anıta bıraktı . Oraya gelen yerli -yabancı turistlere verilmek üzere bastırılan el broşüründe aynen şunlar yazıyordu.

" TÜRKİYE ve JAPONYA arasındaki dostluğun sembolü ve tüm dünyaya sevgi , saygı ve barışın önemini simgeleyen bir eser olarak inşa edilmiştir" Sanırım böylesine birbirlerine değer veren ,bu iki millet arasında yapılacak daha çok şey olduğuna inanıyorum.




Yorumlar

  1. Tarihimizdeki gurur tablolarından birini canlandırıp,önümüze koymuşsun çok teşekkürler :) dünyanın şimdiki haline bakınca, eskiden de olsa 2 ülke arasındaki sadece sevgi ve dostluk bağını görüp övünmemek elde değil ...

    YanıtlaSil
  2. [...] Hasan Ali Yücel’in oğludur. O Hasan Ali Yücel’de daha önceden paylaştığımız Ertuğrul Firkateyni yazımızdaki Ali Kaptan’ın oğludur. Kısaca bu dede, baba, oğul hepimizin hayatına etki eden, güçlü isimler olmuştur. Onları [...]

    YanıtlaSil
  3. […] düşünmüştür. Bu konuda Japonya ile çeşitli diyaloglar kurulmuştur. Yine bu konuyla ilgi Ertuğrul Firkateyni – Ali Kaptan başlıklı yazımızı […]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYŞE KULİN- HAYAT DÜRBÜNÜMDE 40 SENE (1941-1964) KİTAP YORUMUM

Ayşe Kulin - Bir Gün Kitabı Yorumu

Sakıncalı Piyade Kitabı Tanıtımı ve Uğur Mumcu

Moskof Cariye HÜRREM SULTAN- Demet Altınyeleklioğlu